Aşkla acı, kuşkusuz, erkekler için de birbirine bağlıysa da, onların çektikleri ya kısa sürelidir ya da çok şiddetli değildir. Benjamin Constant, Juliette Recamier’in aşkından ölmeye kalktı ama, bir yılda kendine geldi. Stendhal, yıllarca Metilde’nin ardından pişmanlık duydu; ancak bu pişmanlık hayatını yok etmeden ona renk katan bir pişmanlıktı. Oysa, kendini gerekli olmayan bir rolü yüklenmiş olarak gören, tam bir bağımlılığı kabul eden kadın, kendi içinde bir cehennem yaratmaktadır. Seven her kadın, kendisini, Andersen’in masalındaki aşk uğruna kuyruğunu bacakla değiştiren ve sonra ömrü boyunca kızgın korlarla iğneler üstünde yürümeye mahkum olduğunu gören ünlü deniz kızına benzetir.
Sayfa 227
İyi ve Kötü'nün birbirinden ayrılmasıyla ilgili ilk söylence eski Perslerde ortaya çıkmıştır. Zaman Tanrısı, evreni yarattıktan sonra çevresindeki güzelliğin farkına varır, ancak çok önemli bir şeyin eksik olduğunu hisseder: Bütün vu güzelliklerin tadını birlikte çıkarabileceği biri yoktur. Tam bin yıl, bir oğlu olsun diye dua eder......
Sayfa 9 - Can
Reklam
Kırlangıcın hikayesi
Ertelemek ve pişmanlık demişken, size kırlangıcın hikayesinden de bahsetmek isterim.“ Günlerden birinde bir kırlangıç bir adama aşık olmuş. Cesaretini topladığına karar verdikten sonra adamın penceresinin önüne konup küçük gagasıyla cama vurmuş. Tık… Tık… Tık… ‘Adam cama bakmış fakat içeride kendi işleriyle uğraşıyormuş. Kimmiş onu işinden
Sayfa 108 - İndigo yayıneviKitabı okudu
Deprem Bölgesi ve Sınır İllerimizde Demografik Yapının Değiştirilmesi Tehdidi Acımasız davranmakta insan kadar ustalaşmış bir başka canlı yoktur. Bu acımasızlığı anlatan bir kaç örnek verdikten sonra asıl konumuza geleceğim. Dünyanın her yerine bizim iznimiz olmadan bizim olanaklarımız ile cami yapanlar depremde göçük altından çıkartılan
İkinci Adam YayınlarıKitabı okudu
Bir insanın kabul gören her şeye meydan okuyacak cesareti bulmak için neyi kaybetmesi gerektiği bilinemez; hiçbir şeyi yapmak ta sakınca görmeyen, en mahrem düşüncelerini, hem şehvetperest tahlıkla fiiliyata döken bir insan haline gelene kadar, Diogenes'in hem de saf bir bilgi tanrısının yapabileceği gibi tabiatüstü bir küsneyi kaybetmiş olduğu bilinemez. Kimse daha dobra olmamıştır; ve zihin açıklığında bir sınır-vaka olduğu gibi, eğer arzularımızla davranışlarımız eğitim ve ikiyüzlülük tarafından frenlenmese, bizim de ne olabileceğimizin örneğidir. "Bir gün bir adam onu zengince döşenmiş bir eve soktu ve şöyle dedi : "Sakın yerlere tükürme? Canı tükürmek isteyen Diogenes, adamın suratına bir balgam atti ve ona, bulduğu tek pis yerin orasi olduğunu ve oraya tükürdüğünü haykırdı” (Diogenes Laertios). Bir zenginin evine kabul edildikten sonra, yeryüzündeki tüm varlıklıların üzerine boşaltacak bir tükürük okyanusuna sahip olmadığı için kim pişmanlık duymamıştır?
Moliére'le Scarron... iki asırdan fazla bir zamandan beri durmadan hararetle tartışılan şu dikkate değer Tartuffe komedisi olduğu için, bizde uyandırdığı kararsızlıkları takip ederek büyük komedi yazarının üçüncü perde altıncı sahneye aldığı fikrin gerçek kaynaklarına kadar geriye gideceğiz. Pek kuvvetli olan bu sahnedeki sahtekâr [Moliére'nin
Reklam
31 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.