216 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Eskiden bayılarak okuduğum kitap . son serisini okumadım sonra da unuttum gitti . sahi ne oldu o kitaba . okumam lazım . O.o Bir Fantastik seri kitabı daha . bence güzel . okunur .
Vampirin Asistanı - Kabus Devam Ediyor...
Vampirin Asistanı - Kabus Devam Ediyor...Darren Shan · Tudem Yayınları · 2008299 okunma
265 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Son derece güzel bir Perry Mason romanı daha. Arthur adında kadın delisi bir adamın ayağı kırılmıştır ve Belle Adrian'ın kızı Carlotta'ya sarkmaktadır. Bu arada köyün sakinlerinden Sam Burris bir silah sesi duyar. Arthur öldürülmüştür ve cinayetin şüphelileri Bella ile Carlotta'dır. O esnada o köyde tatil yapan Perry Mason işe ek koyar ve olaylar gelişir.
Kabus
KabusErle Stanley Gardner · Akba Yayınları · 19697 okunma
Reklam
129 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
İdare eder diyebileceğim bir korku ve gerilim romanı. Jacques ve eşi Simone, arkadaşları Bernard ve Martha ile bir yolculuğa çıkar ancak yoğun kar yağışı sebebiyle bir şatoya sığınmak zorunda kalırlar. Şatoda karşılaştıkları insanlar olan Gilbert, Tristan, Albertine, Djalli kesinlikle normal insanlar değillerdir ve Bernard hariç hepsinin en uzun kabusları olur o gece. Bernard için ise kabus hiç bitmeyecektir. Okunabilir bir roman olmuş.
Merdivendeki Gölge
Merdivendeki GölgePeter Randa · Milliyet Yayınları · 197218 okunma
Sayın Yargıç, bir Türk olarak, yıllar yılı Kenan Dayımın ahfadı ol-duğumuzu söylediği, meğer yanıldığı, bir diğer Kadızade'nin, III. Murat'ın Şeyhülislâmı Ahmet Şemsettin Efendi'nin, 'Rasat icrasının feleklerin sırlarını öğrenmeye teşebbüs mahiyetinde bir küstahlık' olduğu ve 'rasathane tesis eden devletlerin zeval bulduğu' gerekçesiyle Takiyüddin Efendi'nin Cihangir sırtlarında kurduğu gözlem evini Donanma Kumandanı Kılıç Ali Paşa'ya topa tutturmuş olmasının utancını içimde taşıdım! Şemsettin yobazsa, Takiyüddin de müneccimbaşıydı, tamam. Adamın dört yüz yıl sonra apartman yöneticimiz Nevzat Hanım'ın kolejli kızına yıldız falı açan Asiye Hocanım'dan farkı yoktu, bu da tamam. Diyanet işleri Başkanı olarak, bâtıl inançlara karşı Deniz Kuvvetleri'nden yardım istemiş olmasının '90'lı yılların Türkiyesi'nde yadırganacak bir yanı da yoktu, bu da tamam. Velâkin, kuantum mekaniğinin Schrödinger'inden, Beyaz Cücelerin içyapısını ortaya döken Eddington'a kadar, fizikçi/matematikçi herkes, Hıristiyan azizlerinin, Augustine'nin, Thomas Aquinas'ın, Jean Calvin'in önünde eğiliyorlardı. Bu da beni beynimin kalitesine ilişkin derin bir yeise sürüklüyordu çünkü ne kadar uğraşırsam uğraşayım, 'kader yoktur, işler o anda olu-verir' diyerek, kulun Allah'ından bağımsız bir iradesi olduğunu, insanın tüm fiillerinin yine insana ait olduğunu öne süren Mu'tezile müderrisleriyle Gödel'in eksiklik teoremi arasındaki ilintiyi bir türlü kavrayamıyordum!
Sayfa 352Kitabı okudu
Sokaktaki en büyük meselem kendimi işçi çocuklara kabul ettirmekti. Onlar, büyümüş de küçülmüş gibiydiler. Şambrellerden, yanan motor yataklarından, anlamadığım bir dolu bir şeylerden bahsediyor, hava atıyorlardı. Kendimi kabul ettirmenin tek yolunun onları şaşırtmak olduğunu keşfettim. Birkaçı toplanmış bir şey üzerinde çalışırlarken ya da misket oynarlarken, başlarına dikilir, elim Nurdan'dan öğrendiğim gibi belimde, çıkarabildiğim en gür sesle, 'N'oluyor, lan burda?' diye sorardım. Başımı yeterince dik tuttuysam, sesim yeterince tiz çıktıysa, mutlaka bir cevap verirlerdi. O zaman da, 'Açılın, bir de ben bakayım,' derdim. Açılırlardı.
Sayfa 403Kitabı okudu
708 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Bu kitabı okumadan önce okurun kendi hayatına bakması gerek sanırım. Huzurlu bir zaman istiyor bu kitap. Nihayetinde huzurunuz kayboluyor ve zihninizde fırtınalar kopuyor. Türkiye toplumunun doksanlara kadarki tahlili yapılıyor ve insanımızın gerçekliği ile yüzyüze kalıyoruz. Aynı zamanda, her alanda kullandığımız mantığın temelleri sarsılıyor ve gerçekliğimizdeki tüm yargılarımız sorgulanıyor, böylece gerçekliğimiz sorgulanıyor. Okunduğu takdirde okuyanda ciddi arayışlara yol açacak bir kitap karşımızda kısacası.
Kabus
KabusAlev Alatlı · Everest Yayınları · 2019525 okunma
Reklam
"Kullanılan sözcük sayılarının azaldığının idrakindeydim," dedi Kadızade, mazeret beyan eder gibi, "Belki de, dile ilişkin kaygılarımız Türkçe-Osmanlıca tartışmalarıyla sınırlı kaldığından afaziye uyanamadık. Kelimelerin sesli/yazılı şekilleriyle uğraşıyorduk. Beyinlerimize ulaşıp ulaşmadıkları üzerinde düşünmek aklımıza gelmedi. Düşünce içeriklerinin korunup korunamadığının üzerinde de düşünemedik." "İdeolojik kavganın idrakindeyiz," dedi Danışman, "Anlaması zor olan, meselâ, neden 'önemli' ve 'mühim' kelimelerinin her ikisini de kullanmamış, Latin harflerinin yanı sıra Arap harflerini de öğretmemiş olduğunuz. Onu yapsaydınız, tek sorununuz çeviri olurdu." "Düşünemedik," dedi Kadızade yine "Haklısınız, ilim mi, bilim mi münakaşalarına gömüldük, her ikisinden de olduk. Kavramın kendisi, karşılığı olmayan bir sesten, bir şekilden ibaret kaldı"
Sapasağlam görünüşlü insanlarımızın konuşulanların tümünü, bütünüyle anlamadıklarını, kelimeleri kullanma yetilerinin kaybolmuş olduğunu söyleseler de inanmamayı seçerdik. Büyük ihtimalle “konuşuyor işte” der geçiştirirdik. O yıllarda dilimize pelesenk ettiğimiz tepkiydi bu; “konuşuyor işte”. Söylenenlerden etkilenmemeye niyetli olduğumuzda kullanırdık, “konuşuyor işte”. Karşı tarafın ahmak olduğunu, boş konuştuğunu ima ederdi; konuşuyor işte. Uzun bir süre bende Devrim‟i öyle geçiştirmeye çalışmıştım, “konuşuyor işte”. Adetti, babalar çocuklarını, çocuklar babalarını, öğrenciler hocalarını, avukatlar hâkimleri, milletvekilleri bakanları, muhalefet iktidarı, doktorlar hastaları, hepimiz hepimizi böyle geçiştirirdik, “konuşuyor işte”. “Konuşuyor işte” bizi geçmişimizin hâsılatından yalıtan barbar Avarlardan bu yana en masum vahşeti güle oynaya benimseten fesadın parolası oldu. Medeni dünyadan sürülmemizle sonuçlanan toplumsal cinnetin özeti…
Büyük olasılıkla sabah Logan'ı yatakta yanı başında görünce öfkeden deliye dönecekti ama eğer Logan o kanını donduran çığlıklardan bir tanesini daha duyarsa kendisi kabus görmeye başlayacaktı. Amanda kalçalarını Logan'ın kasıklarında oynatınca, Logan dişlerini sıktı. Uzun bir gece olacaktı.
Sayfa 158Kitabı okudu
''Hayat, insanın uyumasına izin vermeyen bir kabus gibidir''demiş Oscar Wilde. Bu herkes için böyle mi bilmiyorum ama Mike gibiler için böyle olmalı.''
Sayfa 421Kitabı okudu
Reklam
"Kafka yalnızca kabuslar düşleyebiliyor ve gerçekliğin hiç durmamacasına kabus ürettiğini düşünmeden edemiyordu."
Sayfa 10 - Jorge Luis Borges'in ÖnsözündenKitabı okudu
Deliksiz bir uyku çekmek istiyorduk, fakat ölmekten korkuyordum. Uyanık kalmaksa kabus görmek demekti.
Matt onu tekrar öptü.bu defa az önceki koşuşturmanın sonrasında dudaklarının ve dillerinin uykulu ve masum çiftleşmesi gibiydi. Kollarını ona doladı ve onu kendine doğru çekti, vücutları hala kenetlenmiş vaziyetteydi. Tessa hayatında hiç bu kadar değer verildiğini, bu kadar özen gösterildiğini, bu kadar... Güvende olduğunu hissetmemişti. Nabızları yavaşladığında Matt ikisininde kulaklıklarını çıkarıp diğer yatağa attı. Çarşafları üzerine çekti ve bu sefer Tessa uykusunda kabus görmedi.
Sayfa 227Kitabı okudu
"Dünya'nın bir yerinde hava kapalıyken, başka bir yerde güneş mutlaka parlıyordur."
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.