Kaç kelime kaldı içimde bana ait iyiye dair.. bu benim sıfırı kaçıncı tüketişim? '
Filiz Geç
Filiz Geç
Tolstoy söyle diyor: Birini sevdiğiniz zaman o kişiyi olduğu gibi seversiniz, olmasını istediğiniz kişi olarak değil. Kaç kişi gerçekten tanıyarak bir insanı olduğu gibi sevmeyi başarabilir ki - yada başarmış ki ? Neden insanın karşısındakini olduğu gibi sevmesi zordur ? Çünkü aşk bir çeşit büyülenme halidir ve büyülenmiş insan karşısındakini "olduğu" gibi göremez. Onu kafasında harika ve kusursuz şekilde tahayyül eder. Daha sonra tanıdıkça verdiği 100 puan aşağılara doğru inmeye başlar. Zamanla o olduğu gibi sevdiğiniz insanın çok şeyi size batmaya başlar. Aşkın ömrü 2 yıldır dedikleri bu olsa gerek. Değiştirmeye - beğenmemeye - tahammül edememeye başladığınızda geriye kocaman bir hiç kalır. Sonra çağdaş dünyanın dayattıkları ile temasınız artar. Şunu al beğensin, şunu giy beğensin, şu ol beğensin derken sizi sürekli birileri bir şeyler satmaya çalışır. Şunu yaparsan sevgisi artar, bunu yaparsan aşkı çoşar gibi oyunların gönüllü oyuncuları olur çıkar insan.. Adına aşk ve sevda dedikleri ama günümüzde " işine geleni seven insan modeli" olarak tanımlanan bu insan sadece özlü cümleler okuyunca ben gerçek aşkı yaşayamadım sancılarını çekerken, azıcık zahmette de kolayca kaçabilecek kadar kaypak. Gerçekten neyi aradığını bilmeyen insanlar için "hayat çok zor". Düşünsenize bir ömür kovaladığımız şeyin tamamen yanılgı olduğunu... Ufuk Demiray
Reklam
Derdin ölçütü neydi sahi? Kaç insan öldürünce zalim, Kaç kitap okuyunca alim, Kaç Kilometre yol gidince seyyah, Kaç diyar görünce gezgin, Kaç hezimetten sonra bezgin olurdu ki insan? Kaç olunca çok; Kaçta kalınca azdı rakamlar? Neye göre, kime göreydi ölçüt? Aynı su değil miydi; patatesi yumuşatırken, yumurtayı sertleştiren? Neydi ki bizi üç günlük dünyada kalp kırmaya yönelten? Derdin ölçüsü neydi sahi? Ekmeği bayat olanın yanında pırlantası küçük olanın da derdi dert miydi gerçekten? Tüm bunlara verilecek cevap, bir tebessümden ibaret olamaz mı peki? Hayat kısa, gidilecek yol ne kadar uzun…
Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle, Ama her defasında geri döndüm seninle. Hangi düğüm çözülür nazla, sitemle, kinle?
İnsan ne çok istiyor gözlerinin içinde kendisini görmeyi...
Karşıda kendimi görsem kolundan tutar bir yüzünü yıkardım. Saçını sıfıra vurur, yüzüne bir tokat atardım, çorba yapar sırtına dökerdim, kirpiklerine iltifat eder yakmaya çalışırdım. Yolda ayağına çelme takar yüzü koyun yere düşmesini izlerdim. O haline hem güler, hem ağlardım... Sonra eline bir kaç kitap sokuşturup sokağa atardım. Niye yaptın diye sorarsa? _ "Hiç" derdim. Bunu sorduğun için mi varsın, var olduğun için mi sordun diye kızardım... Bir lamba düşleyin yanıyor, gitgide yaşlanıyor ve açılıp kapanmaya başlıyor. Durumu fark ediyor ve yanmak meselesi ile mücadele ediyor. Her kapanışta tekrar açılıyor ama sorunun kapandıktan sonra açılmak değil, bir defa kapanmak olduğunu anlamıyor. Yanmak için uğraşıyor ama gitgide yoruluyor. En sonun da patlıyor... Bu lamba, yansada yanmasada lamba mıdır? Lambalığı ışık saçmasından önce mi gelir? Lambayı lamba yapan saçtığı ışıksa tamamda, lamba ışıktan alakasızsa insan oğlunun onu değiştirme çabası niyedir? Varoluş "Öz" den önce mi gelmektedir, yoksa Yağmur yavaş yavaş analitikleşmekte midir??? Yağmur ERDEM youtu.be/O3QiRxP0U1E?si=...
Kim bilir kaç kitap okudum Kaç şiir yazdım, ruhumu döktüm. Bi sana, Bi sana dökemedim içimi Bi sen göremedin ruhumu Keşke diyorum, Keşke baksaydın Belki görürdün, belki anlardın Azda olsa..... Kalbimin katili...
☆●♡ TIRTILLAR KRALİÇESİ ♡●☆
☆●♡ TIRTILLAR KRALİÇESİ ♡●☆
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.