"Paraları verin," dedi bıçaklı serseri.
"Bizi soyacak mısın?" dedim.
Beni tutan adam, "Aynen öyle," diyerek beni sarstı.
Kendimi tutamadım. Kaçak olduğumuz için yakalanmadığımızı ve bu adamların birer hırsız olduğunu anlayınca içim rahatladı, güldüm.
Hırsızlar da Malyen de bana kafayı yemişim gibi baktı.
"Saf mı bu kız?" diye sordu beni tutan adam.
"Evet" dedi Malyen ve susmamı işaret edercesine gözlerimin içine baktı. "Biraz öyledir."
Acaba böyle hırslı anneler babalar yüzünden miydi onca dershaneler, kurslar?
Bir araştırma yapılsa hiçbir çocuk, hiçbir genç böyle bir eğitimi istemezdi. Peki kim istiyordu bu eğitimi?
Kimdi çocukları, gençleri yarış atı yapan? Hangi çıkarlar vardı işin içinde?
Ya dertlisin, ya sevdalı…
Eşsiz kalmış keklik misin?
Uçamazsın, sekemezsin.
Alan almış, satan satmış
Beşik kertmesi başın bağlı
Başını alıp gidemezsin!
Yavru kuşum, bu sendeki güzellik
(...) Bummi bir iki kere kağıt mendille silmişti kızının gözlerini, yanaklarını, sormuştu açıkça, doğrudan, Carol ben bir savaşçı mı yetiştirdim yoksa bir kaçak mı?
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
Tren raylarının yanında bir elbise yığını vardı. Tişörte benzeyen açık mavi bir giysi, kirli beyaz başka bir şeyle birlikte tortop edilip atılmıştı. Muhtemelen kıyının yukarısındaki bol çalılıklı ormana kaçak dökülmüş çöplerden bir parçaydı. Çalışmak için yolun bu tarafına sık sık gelen mühendisler de bırakmış olabilirlerdi. Ya da nedeni başka bir şeydi. Annem hep hayal gücümün fazla çalıştığını söylerdi.