"Doğan Hasol bize hep 'Kötü binada iyi insan yetişmez."derdi. Çarpık şehirden de düzgün insan çıkmaz. Hepimizin sevdiği bir futbolcu, politikacı, sinemacı veya müzisyen var. Fakat her birimiz yaşayan bir mimar benimsiyor muyuz? Romalı Mimar Vitrivius, 2000 yıl önce yazdı: 'Bir binanın üç özelliği olmalı: Sağlamlık, kullanışlılık,
"Doğan Hasol bize hep 'Kötü binada iyi insan yetişmez.' derdi. Çarpık şehirden de düzgün insan çıkmaz. Hepimizin sevdiği bir futbolcu, politikacı, sinemacı veya müzisyen var. Fakat her birimiz yaşayan bir mimar benimsiyor muyuz? Romalı Mimar Vitruvius, 2000 yıl önce yazdı: 'Bir binanın üç özelliği olmalı: Sağlamlık, kullanışlılık, estetik.'
April Yayıncılık, 10. baskı: Mart 2015Kitabı okudu
Reklam
Şehir ve İnsan
Yozlaşmış bir yığın mıyız, bireylerden müteşekkil bir toplum mu? Bu, mimariye bakar. Herhangi bir kentin panoramik fotoğrafını inceleyerek, orada oturanların ekonomik, psikolojik, eğitimsel... her türlü durumunu anlayabiliriz. Kentte meydan yoksa, demokrasi gelişmez. Kaldırımlar darsa, bireye saygı kıttır. Yapılar çok katlıysa, kanser yaygındır. Çünkü komşuluk ölmüştür. Binalar, insanlardan uzun yaşar. Tapusu kimde olursa olsun, her bina şehirdeki herkesindir. Çünkü manzaranın değişmez bir parçasıdır. İçinde barınmasan da, yapının yüzüne bakarsın. Somurtkan yapılar, şehir hayatının tadını kaçırır. İyi bir bina yaptığınızda evlatlarınıza, torunlarınıza ve de komşularınıza harika bir hediye sunmuş olursunuz. Kötü bina yaparsanız, gelecek nesilleri de hasta eder, kronik depresyona sürüklersiniz. Eğitim kalitesini arttırmada, en az maliyetle en etkili sonuç; okul binalarının ve bahçelerinin estetikleştirilmesiyle elde edilir. Bahçesi çölleşmiş, cezaevi benzeri okullarda öğretmenler şefkatli, öğrenciler mutlu olamaz. Bahçeler, dünyevi eserler olan binaların, cennetle bağını kurar. Bahçesiz evden çıkan cenaze cennete gidebilir mi? Ha? Bahçe, bir binanın asıl manzarasıdır. Saklanmak için ideal yerleşimler olan metropoller, kaçaklar için tasarlanmış gibidir. Çünkü insanları birbirinden yalıtır, koparır, ayırır. Dolayısıyla bir tür cezaevi işlevi de görürler.
Sayfa 307Kitabı okudu
Yasalara ancak istisnasız herkese uygulanır oldukları zaman uymak gerektiğini ileri sürerdi dayısı. Var olan ama yalnızca güçsüzlere uygulanan yasalar ister istemez kaçaklar yaratıyordu.Çoğunluğu oluşturan bir kurbanlar ve mağdurlar ordusu için kaçınılmazdı yasa dışına çıkmak.
11 Eylül günü birbirleriyle sokak sokak savaşan, her gün cenaze kaldıran gençler, 12 Eylül günü kaçacak yer, gizlenecek delik arıyordu.Tüm partiler, dernekler, dergiler kapatıldı. Yaralı ve organları çürümüş hayvanlar gibi yarı canlı büyük bir mezarın içine düşmüştük.İşkenceler, basılan evler, kaçaklar, korku, mezarlıklardaki çukurların içinde, gizlenecek kadar savurdu hepimizi.
En çok da üç şey yorar insani; affetmek, İçi yanarken susmak ve olmayacağını bildigi halde hayel kurmak.
Reklam
“Çoğunlukla hatalarını ve işe yaramaz alışkanlıklarını yanlarında taşıyan kaçaklar görüp şaşırıyoruz. Ancak yolculuğa çıkan bir İngiliz nasıl çaydanlığını dünyanın dört bir köşesinde asla yanından ayırmıyorsa, işte aynı şekilde insanların çoğu da önyargılarını, kendi beğenmişliklerini, hoşgörüsüzlüklerini, sabırsızlıklarını, şımarıklıklarını, kararlarındaki sahtekarlıklarını, çıkarcılıklarını da beraberinde götürür.
Günün Pasajı
Hani bazı meseleleri içine atar insan. Fakat öyle bir atmak ki, derin bir çukurun içine hatıraları da doldurarak... Hani kıyamet kopsa dışa vurmaz. Günday, "Herkesin öyle bir hikâyesi yok muydu? Başlayıp da bitiremediği. Çünkü kimsenin dinlemediği..." der. Bundan böyle sevdiklerinizi kulağınızla değil, kalbinizle dinleyin .. Hakan
"Romalı Mimar Vitruvius, 2000 yıl önce yazdı. 'Bir binanın üç özelliği olmalı: Sağlamlık, kullanışlılık, estetik.' Bu nitelikler, şehrin bütünü için de lüzumludur. Aksi takdirde, iyi binalar hayati çelişkilerin simgelerine dönüşür. Mimari, kente karakter temin eder. Sadece sembol yapılar [Kâbe, Eiffel Kulesi, Hürriyet Abidesi…] değil, tüm
Sayfa 290Kitabı okudu
Hava kararırken yer yer çözülme başladı, iyi eğitilmemiş askerlerden geriye kaçanlar oldu. Kaçanlar ateş hattının tam gerisinde Albay Halit Bey ve iki tabancası ile karşı karşıya geldiler. Yüzleri savaş kiriyle kararmış, gözleri korkudan büyümüş yılgın askerler, birden ayıldılar ama geç kalmışlardı. Albay, kalabalığın önünde duran kaçmaya kararlı birkaç askeri korkunç bir hızla ardarda vurdu. Kalanların çeneleri kilitlendi. Demek Deli Halit Bey buydu! Halit Bey kalanlara, tabancasıyla cephe yönünü göstererek tek kelime söyledi: "Yerinize!" Askerler birbirlerini çiğneyerek cepheye geri döndüler. Bir saat sonra bazı küçük gruplar yeniden geriye kaçmaya başladılar. Karşılarına yine Halit Bey çıktı. Bir yandan kaçak grupların önündekileri vuruyor, bir yandan da ateş etmesi için orada bulunan 16'ncı Alay Komutanı Binbaşı Rahmi Apak'a bağırıyordu. Rahmi Apak'da tabancasını çekip ateş etmeye başladı. Ama o kaçakların ayaklarına doğru, yere ateş ediyordu. Kaçaklar geldikleri hızla silahlarının başına döndüler. Bir daha da kimse kaçmaya yeltenme di cephe daha az tehlikeliydi. Rahmi Apak o gece anı defterine, savaş tarzını hiç beğenmediği Halit Bey için şunu yazacaktı: "Bu adamın bulunduğu bir yerde çözülme ve bozgun olmaz. Geriye gelmekten herkes titrer."
Sayfa 415Kitabı okudu
Reklam
"Eski Yunan Cariyelerin Mezarları" Uzun saçlarının içinde yatarlar ve kahverengi yüzler çok önceden kendi içlerine çekildiler. Sanki çok büyük bir uzaklığın önündeymiş gibi, kapalı gözler. İskeletler, ağızlar, çiçekler. Ağızların içinde, cep satrancının adamları gibi sıra sıra dizilmiş parlak dişler. Ve çiçekler, sarı inciler,
''Burada çalıştığını kendisi de biliyor, değil mi? Suzy, bana bir konuda söz vermelisin kızım. Herhangi bir şeyden kaçmaya kalkma sakın, çünkü kaçamazsın. Sen iyi bir insan olursan, kimse seni kötü duruma düşürmeye çalışmaz. Kaçak insan kaçaktır. Ve kaçaklar asla kurtulamaz.''
Sayfa 155 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Resim