Devletin tamamen gözden çıkardığı, kenarda köşede insanlar için kullanmış bunu Yaşar Kemal kitapta. Bu insanlar daha güzel nasıl tanımlanırdı ki...
Yaşar Kemal nasıl oldu da bu kadar mükemmel bir yazar oldu diye düşünürdüm. Bu kitap, aslında bu soruya aralanan güzel bir kapı.
Kitap boyunca Diyarbakır'dan Van'a, Erzurum'dan, Erzincan'a, Amasya, Ağrı, Antep, Adana... Bir gazeteci ile şehir şehir gezdim. Bir gün depremden kaçan insanlarla buz gibi çadırda, başka bir gün kaçakçılarla Antep'te. Hele arada otobüs ve tren yolculukları var ki, okurken izler gibisin.
Kaçakçıları anlamak için kaçakçı olup yollara düşmüş mesela, bilmezdim. Antep'te adını kaçakçı Hasan belletmiş, kaçağa da gerçekten çıkmış. Erzincan'da deprem olmuş, deprem çadırlarında kalmış. "Ağrı Dağı'nda Nuh'un gemisi var, Fransızlar bakacak" demişler, adamlarla Ağrı dağının tepesine çıkmış. Bunu da şimdi öğrendim diye diye sayfaları çevirirken, son sayfada Sait Faik'ik Mark Twain Cemiyeti ödülü aldığını okuyorum, bu cemiyetin ilk türk üyesiyse Atatürk'müş, Sait 2.olmuş.
Sizi sizin dilinizle okumak ne büyük zevk. Her kitabın açıklamasında bunu yazacağım sanırım. Bize kendimize ayna olan bu mükemmel yapıtları, bu kadar sade ve içten yansıttığınız, yazıp da bu nesillere aktardığınız için teşekkürler.