Dünyada, en önemli şeyin din olduğuna insanlar birbirini inandırır. Oysa din doğrudan doğruya incelemek ve araştırmak için insanların ken­dilerine en az yetki ve izin verdikleri şeydir. Bir görev, bir tarla, bir ev almak, bir yere sermaye koymak, bir uzlaşma ya da gelişigüzel bir an­laşma söz konusu olduğunda, insanların her şeyi büyük bir dikkatle in­celedikleri, büyük önlemler aldıkları, bir yazının her sözcüğünü tarttıkları, kendilerini yükümlülük altına sokan her şeye, beklenmeyen her şeye karşı kendilerini korudukları ve güvence altına aldıkları görülür. Din için, iş, hiç de bu merkezde değildir. Herkes onu gelişigüzel kabul eder, hiçbir şe­yi araştırmak zahmetine girmeksizin kanıtsız söz üzerine inanır. Dini görüşlerini incelemek ve araştırmak söz konusu olduğunda, insanların ihmal ve ilgisizliği sürdürmelerine iki nedenin yardımcı olduğu düşünülür. Birinci neden, her dinin kuşatılmış olduğu kaçınılmaz karanlığı parçalamak ümitsizliğidir. Din, ilk ilkelerinde bile, bir kaostan başka bir şey görmediği için, içinden çıkılmasına olanak olmadığına karar veren tembel zekaları üzecek içeriktedir. İkinci neden şudur: Teoride herkesin güzel bulduğu ve pek az kim­senin gerektiğinde uygulamak zahmetine girdiği sıkı hükümlerle fazla ra­hatsız olmamayı herkes kendi kendine vaat eder. Birçok kimse için din, hiçbir zaman araştırma ve ayıklama zahmetine girilmeyen ve gerektiğinde başvurulmak üzere "Arşiv"e konulan eski aile imtiyaznameleri gibidir.
Sayfa 270Kitabı okudu
Hani derler ya, düşmanla karşılaştığın yerde onu yuta­ caksın, yoksa yutulan sen olursun. İkisini de yapamıyorsan kim­ seye bel bağlamadan onurlu bir tavır sergileyerek gözünü düş­ mandan ayımi.ayacaksın. Ya düşmanla tek vücut olacaksın ya da düşmanın etki alanından kaçmaya bakacaksın, aksi takdirde düşmanın kıçını koklamak zorunda kalman kaçınılmaz olur.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
"Senin savaşmak zorunda kaldığın şeyler bize doğrudan senin ellerinle sunuldu; fakat senin en başından içine girdiğin ve tabii bizim için bile kaçınılmaz olan bu özgür yaşam mücadelesi, bizim gibi yetişkinlerin safi çocuk gücüyle vaktinden sonra uğruna savaşmaya mecbur bırakıldığı bir imtiyazdır."
Sayfa 36
‘’Niçin yaşayayım, niçin herhangi bir şeye karşı bir istek duyayım, niçin herhangi bir şey yapayım?’’ Soru şu şekilde de ifade edilebilir: ‘’Hayatımın, beni bekleyen, kaçınılmaz olan ölümün yok etmeyeceği bir anlamı var mı?’’
“Dünyada kaçınılmaz bir gerçek varsa, o da ölüm.”
Öylece yaşamaktan ilk vaz­geçişimdi bu benim ve sonu kesin bir hüsranla bitecek gibi görünüyordu. Bu fikir aklıma, demek ki yabancı ve asalak bir varlığın bir bedene girip yerleşmesi ve onu zamanla yavaş yavaş yemesi gibi yerleşmişti, kaçınılmaz sona gelinmişti.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.