Gılgamış, yabanıl arkadaşı Enkidu'yla birlikte, Tanrı Enlil'in Amanos yöresindeki Sedir Ormanları'na gözcü olarak koyduğu Humbaba adlı korkunç devi öldürür. Bunun üzerine, aşk tanrıçası İştar, Gılgamış'a aşık olur. Ama Gılgamış ona yüz vermez. Buna çok sinirlenen tanrıça gökten korkunç bir boğa indirip Gılgamış'ın üzerine salar. Ama Endiku hayvanı öldürür. Ne var ki bu ölüme çok öfkelenen tanrılar Endiku'yu ölüme mahkum eder. Endiku'nun ölümü Gılgamış için tam bir yıkımdır. Endiku gibi ölmemek için "ölümsüz yaşam"a ulaşmak için yollara düşer.
Gılgamış Destanı, Sümerler döneminde yazılmış insanoğlunun ilk yazınsal ürünü. Destandan anlaşılacağı üzere insanoğlunun bir türlü anlayamadığı, anlamlandıramadığı dolayısıyla korktuğu ölüm; bir gerçek ve ölümden kaçış yok. XII. Tablet her ne kadar diğer tabletlerle bütünlük oluşturmasa da insanoğlu ölümün bir son olabileceği, her şeyin bitebileceği düşüncesiyle ölümden sonra bir hayatın varlığını kabul ederek diğer yaşamda buluşabilmek ümidi içerisine girmiş. İyilerin cennet denilen yere, kötülerin de cehennem denilen yere gideceğine inanılmış. Kim bilir?
Gılgamış'ın ölümsüzlük arayışı da elbette sonuçsuz kalıyor. Okyanusa dalarak elde ettiği ölümsüzlüğü bir anlık gafleti sonunda yılana kaptırır, Gılgamış. Böylece, yılan metaforunu da düşünürsek, kötülük ölümsüzlüğe ulaşır.
Keyifli okumalar.