Adam kötülük ve fesatlıkla dolu olduğum inancıyla durmaksızın işkence ediyordu. Çapa sapını kaburgalarımın arasına sokup bastırıyor, beni dikenli çalıların ve ısırganların üstüne fırlattıktan sonra batan dikenlerden kurtulma çabalarımı eğlenerek izliyordu. Lafmı sözünü dinlememeye devam edersem tıpkı kocalarm zina yapan kanlarına yaptığı gibi karnıma fare bağlayıp gezdirmekle tehdit ediyordu beni. İşte her şeyden çok da bundan korkuyordum. Gözümün önüne göbek deliğimin üstüne çekilen bardağın içindeki fare geliyor, kaçmak için göbeğimden başlayıp içime doğru etlerimi dişleyerek can havliyle ilerlerken verdiği tarifi mümkünsüz acıyı iliklerime kadar hissediyordum.
Sayfa 132Kitabı okudu
Düşünmek gerçekten de acı vericidir. Çünkü farkındalık yaratır ve şüpheye yol açar. Düşünmek insana bir yük gibi görünür. Bu yüzden; insanların çok büyük bir bölümü düşünmekten kaçmak için, kendilerini bir ideoloji veya inançla hipnotize ederler. *Jiddu Krishnamurti
Reklam
"Kendilerini derecesiz bir zekâ ve kabiliyete sahip sayan arkadaşların arasında, mukaddes ve mağrur bir aptallığa sırtımı vererek yaşıyor ve sırf bununla mühim bir şey yaptığımı sanıyordum. Ne gayem, ne düşüncem vardı. Zekâm bütün kuvvetini, içinde bulunduğu ana sarf ediyordu. Yerinde bir cevap, keskin bir nükte bütün hakikatlere bedeldi. Böyle günübirlik bir fikir hayatının tabii bir neticesi olarak tezatlara, manasızlıklara, hatta edepsizliklere düşüyordum. İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... içimizde şeytan yok... içimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var... Hiçbir şey üzerinde düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz."
Kapalı havalarda telaffuz edilemeyecek kadar garip hisler taşıyorum doktor sanırım teşhisi geç kalınmış bir hastalık benimkisi Aniden gelen bir yazma konuşma isteği ama bir o kadar da beynimi kemiren bir ses SUS! Sanki kafamı döksem ölecekmişim gibi doktor.. Kliniğinizde bakım istiyorum herkesin kaçmak istediği yere gönüllüyüm. Kurtarın beni! Bu gözüme ilişen dört ayaklı sandalyenin üzerine manzaralı tavana asılı ipten Dolaptaki ilaçlardan Balkondaki korkuluklardan Caddelerdeki trafikten Bu çoklar ve hiçler sokağından Kurtarın! 16:09 / 19 ağustos Pazar
İçimizdeki Şeytan
“İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... içimizde şeytan yok... içimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...”
Türk aydını yangından kaçar gibi uzaklaşıyor yurdundan. Hayır, kirlettiği bir odadan kaçar gibi. Unutuyor ki vatanı kefene çeviren kendisi. Aydın, Tanzimat'tan beri Batı kapitalizminin şuursuz simsarı. Tanzimat bir medeniyetin fethi değil bir ırzını teslim. Ve aydın harabe haline getirdiği bu memleketin enkazından bir şeyler yüklenip Batı'ya kaçmak istiyor. O enkazla yeni bir bina kurmak güç şey. Ama zavallı dostlarım, dünyanın en güzel coğrafyasını cehennemleştiren biziz!.. Bavulunuzda, hâfızanızda o cehennemi taşıyorsunuz. Kaçış, daima zelilânedir. Bu kaçış bir kendini arayış da değil, pervânenin ışığa koşması da. Hürriyet, hürriyet... ne hürriyeti? Mevcut hürriyetleri kullanıyor musun? 1963 Türkiyesi Voltaire'lerin Fransa'sından yüz kere daha hür. Voltaire'ler nerede?
Sayfa 106 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çayından bir yudum daha aldı. Dalgaların koyu yeşile dönüştüğü sonbahar denizleri. Boğaz aldırışsız akıyor. Çay bahçeleri tenhalaşıyor. Insanlann yüzündeki neş'e tenhalaşıyor. "Neleri hesaplayabildik ki bugüne kadar? Hayat hesap tanımıyor ki..." Yanlışlar, yanılgılar hanesinde bir çarpı işareti daha. Kaçıyor Afife Reşat Hanım. Yukarı kaçıyor. Odasına sığınacak. Merdivenler sonsuz bir uzaklık, yinelenen acıların en kesin yenilemesi gibi. Merdivenin billur topuzu avuçlarında. Avuçlarında gene yangınlar. “Kaçmak mı? Ne kaçmasi? Niye kaçayım senden? Madem öyle buyur otur, otur da konuşalım. Ne konuşulacaksa, konuşulacak ne kaldıysa... "
Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması...İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var... Hiçbir şey üzerinde düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.
Sayfa 250Kitabı okudu
128 syf.
·
Not rated
Kitabı birkaç defa okudum ve her seferinde farklı düşünce denizlerine daldım. Kitap genel olarak geçmişten günümüze ve Doğu ekininden Batı ekinine göre;sevgi kavramının ne anlama geldiğini,neler ile karıştırıldığını ve aslında ne şekilde gelişirse olgun bir insanda olması gereken sevgi haline geleceğini anlatıyor.Sevginin neden bir sanatmış gibi
Sevme Sanatı
Sevme SanatıErich Fromm · Payel Yayınları · 199518.6k okunma
Biliyorum, ben de biliyorum şu insan yaratıgın her bir şeyi berbat ettiklerini. Tanri hiç bir yaratığı on­lara benzetmesin. Onlar gibi, tann hiç bir yaratığı ölüm karşısında delirtmesin. Biliyorum, onlarin işi dogumlarindan ölümlerine kadar kendilerinden, ölümden, ger­çeklerden kaçmak. Ve bu kaçıştan, korkudan dolayı ön­lerine ne çıkarsa yoketmek . ..
Sayfa 78 - PDFKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.