Şu daimi hatırlama ve unutmanın gelgiti ; Sürekli kader ekip sadece umut biçmek ; Ha bire kendini topraktan sise kaldırmak ; Sadece toprağı özlemek ve özlemle toprağa düşerken, daha büyük bir arzuyla sise kavuşmayı istemek. Ruhum, dalgaları biteviye dövüşen deniz gibi mi olmalı, yoksa birbiriyle savaşan rüzgârların kasırgaya dönüştüğü gök gibi mi? Kör bir zerreden ibaret bir insan olsaydım, sabreder, ruhumu bulurdum...
Bir iğne, bir kerecik batma silik bir nokta bıraktı kolumda , hâla duruyor. Canım tatlı o yıllarda, deri hassas, vücut acı görmemiş, ruh temiz, genceciksin, can acıyı ne bilsin? Şimdi öyle değil bak; düşünüyorum da, bu kadar yıl ve bunca olandan sonra tekrar otursam aynı koltuğa, ne çizdirir, ne yazdırırdım acaba? Göğsümü açardım belki, derdim sol göğsümün üstüne "dikkat kırılır" yazsana... Ya da ne bileyim, boğazıma, tam da oradaki çukurun üzerine bir düğüm çizdirirdim belki yutkunamadığım zamanları temsilen? Yoksa kolumun kanadımın nasıl kırıldığının timsali olarak kollarıma fay hatları mı çekseler siyah mürekkeple? Sağ elmacık kemiğimin üzerine küçücük bir şişe mi çizseler yoksa; gözyaşlarım içine aksa, zayi olmasa. Sağ omzumun üzerinde hâlâ duran o belli belirsiz çizgiye bakarak düşünüyorum bunları. İnsan nasıl da kabullenerek geçiyor acının içinden. Tek bir iğnenin verdiği acıya dayanamazken; zamanla türlü oklara göğsünü açıyorsun. Bazen, kendine yeni bir kader çizdirebileceğini bilsen, binlerce iğnenin aynı anda batıp çıkması için avuçlarını imanla açmaya razı oluyorsun...
Şermin YaşarKitabı okudu
Reklam
“Kıpırdamayın, bayım. Sargınızı değiştireceğim, yaranız iltihap­lanmış, bacağınız da korkunç şişmiş. Tanrılar, görün üzerimizdeki felaketi! Acilen bir doktor bulmalıyız.” “Başlatma doktoruna,” diye inledi Witcher. “Çantamı ver bana, Yurga. Şu, işte şu şişe. Doğrudan yaranın üstüne dök. Off, lanet olsun! Tamam, dökmeye devam et... Offf! Güzel. Ağzını iyice kapat ve üzerimi ört...” “Bacağınızın tamamı şişti, efendim. Ayrıca ateşiniz de var...” “Aldırma ateşe. Yurga?” “Evet, efendim?” “Sana teşekkür etmeyi unuttum.” “Teşekkür etmesi gereken siz değilsiniz, benim. Yaşamımı kurtaran sizsiniz, beni savunurken yaralandınız. Ya ben? Ne yaptım ki ben? Baygın bir yaralıyı arabaya aldım ve ölüme terk etmedim. Bu çok sıradan bir şey, sayın Witcher.” “O kadar da sıradan değil, Yurga. Benzeri durumda beni bırakıp gidenleri bilirim... Köpek gibi terk edildim zamanında.” Tacir başını önüne eğip bir süre konuşmadı. “Ne yapacaksınız, çevremiz iğrenç bir dünyayla sarılı,” diye mırıldandı sonra. “Ama bu, bizim de iğrenç davranmamızı gerektirmez. İyiliğe ihtiyacımız var bizim. Babam bana böyle öğretti, ben de oğullarıma öğreteceğim.”
Sayfa 392Kitabı okudu
Her insanın bir kaderi olduğu gibi, eşyanın da kaderi vardır. Kimi insan, hayır ve hizmet ile mükafatlandırılmıştır. Kimi insan da o güzelliklerden uzak kalır. Fırında eriyip, yumuşayan cam parçası; kaderin hükmü ile bakarsınız bir mihrap kandili olur ve yüz yıllar boyu Kur’an ile hemhâl olma bahtiyarlığına nail olur. Bir başka cam parçası ise, bir şişe haline gelip, mezmum bir işi paylaşmıştır. Bu düşünce ve duyguları daha da geliştirebilirsiniz. Bir mihrap kandilinden yola çıkarak, kader meselesini ve o kaderi takdir edeni ve O’nun karşısındaki aczinizi idrak edebilirsiniz. Şüphesiz mihraba olan ilişkiniz, hürmetiniz ve ilginiz nispetinde.
SEKİZİNCİ NOTA: Ey sa'y ve ameldeki lezzet ve saadeti bilmeyen tenbel insan! Bil ki: Cenab-ı Hak, kemal-i kereminden, hizmetin mükâfatını, hizmet içinde dercetmiştir. Amelin ücretini, nefs-i amel içine koymuştur. İşte bu sır içindir ki, mevcudat hattâ bir nokta-i nazarda camidat dahi, evamir-i tekviniye tabir edilen hususî
Mesaisine Geç Kalmış Ağustos Böceği
... Durdukları yere bile geç kalmayı becerenler Yok kere yok olmanın ağrısını iyi bilir. Tam ortasında durduğum bir yolun İki yanından geçiyor sağlı sollu hayaletler Geçmiş ne tuhaf spor, geçti deyince geçmeyen Gelecek, bir okyanus ve ben yüzme bilmeyen Gazoz kapakları gibi şişe üstündeyken mağrur Açıldıktan sonraysa çöp, sanırım Türkçesi kader.
Sayfa 80 - Epigraf YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Gözlerini açtığı zaman oda gene karanlıktı. Sevgi’yi görmüştü. Onu eskisi gibi sevdiğini söylemişti. Sevgi’ye bakıyordu. Onun konuşmasını bekliyordu. Sevgi, başını önüne eğmiş düşünüyordu. Oysa, bir şey söylemesi gerekiyordu. Hikmet, ne sonuç aldığını öğrenmek istiyordu. “Ne diyorsun?” diye sordu Sevgi’ye. “Ne diyeyim?” diye karşılık verdi Sevgi.
Mesaisine Geç Kalmış Ağustos Böceği
Tekel bayii ile onkoloji kliniği arasında Uzun ve kalın bir ip gerip yürümek istedim üstünde Terliyor muyum koltuk altlarım mı ağlıyor anlayamadım gitti Ve sıcak olup olmadığına bir türlü karar veremiyorum gecenin bir şey gibiyim, bir böcek, bir değersiz şey işte Evet evet bir böcek her şeye geç kalmış Ayındayız tam da bir ağustos böceği Mesaisine geç kalmış bir ağustos böceğine Bir şey demez diğerleri sadece görmezden gelir Durdukları yere bile geç kalmayı becerenler yok yere yok olmanın ağrısını iyi bilir Tam ortasında durduğum bir yolun iki yanından geçiyor sağlı sollu hayaletler geçmiş ne tuhaf spor, geçti deyince geçmeyen gelecek, bir okyanus ve ben yüzme bilmeyen Gazoz kapakları gibi şişe üstündeyken mağrur Açıldıktan sonraysa çöp, sanırım türkçesi kader.
ŞAHİNGDRAY VE TATARLAR Fatih Sultan Mehmed'e el veren, O'nun Bizans'ı merkezleştirerek kurduğu yeni Dmparatorluk binasının sutunîan arasına giren, Moskof'u haraca bağlayan ve tâ Avcı Sultan Mehmed zamanına kadar sadakatle Osmanlılık tfiBrinde çalışan Kınm girayları ve tatarları, ilk fiyaskoyu Viyana bozgununda yerdiler.
ŞAHİNGDRAY VE TATARLAR Fatih Sultan Mehmed'e el veren, O'nun Bizans'ı merkezleştirerek kurduğu yeni Dmparatorluk binasının sutunîan arasına giren, Moskof'u haraca bağlayan ve tâ Avcı Sultan Mehmed zamanına kadar sadakatle Osmanlılık tfiBrinde çalışan Kınm girayları ve tatarları, ilk fiyaskoyu Viyana bozgununda yerdiler.
Reklam
Kader ve şanssızlık hem insanların hem ulusların hayatını zehir ediyor, şimdi Hitler'e öykünmeye çalışan muhterisler için bütün kayıtlar uygun durumda. Yanımızda bir şişe morfini hazır tutmak iyi olacak. Belki kullanmak gerekir.
Sayfa 454 - Can ModernKitabı okudu
Geçmiş ne tuhaf spor, geçti deyince geçmeyen Gelecek, bir okyanus ve ben yüzme bilmeyen Gazoz kapakları gibi şişe üstündeyken mağrur Açıldıktan sonraysa çöp, sanırım türkçesi kader.
Geçmiş ne tuhaf spor, geçti deyince geçmeyen Gelecek, bir okyanus ve ben yüzme bilmeyen Gazoz kapakları gibi şişe üstündeyken mağrur Açıldıktan sonraysa çöp, sanırım türkçesi kader..
Domuz Semra
(Agos 27.02.2009) Polonezköy'de gördük, dayanamadık aldık. Eve getirdiğimiz kedi kadardı ve soğuktan titriyordu. Biberonla besledik. Sekiz ay yüz kiloyu buldu, pembe ciltli görkemli bir yaratık oldu. Sene 1988 olduğundan adını haliyle Semra koyduk. Önyargılarınızı unutun: temiz bir hayvan. İkinci gün gitti bahçenin en uzak köşesine pisledi,
Sayfa 114 - Liberus Kitap / II. VATANA DÖNÜŞKitabı okudu
Geçmiş ne tuhaf spor,geçti deyince geçmeyen Gelecek,bir okyanus ve ben yüzme bilmeyen Gazoz kapakları gibi şişe üstündeyken mağrur Açıldıktan sonraysa çöp,sanırım türkcesi kader
ithaki YayınlarıKitabı okudu
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.