Kaderini Sev, Çünkü Aslında Hayatın Bu isimli kitaptan bana kalanlar
Kitabın 63. Sayfasında geçen "Ey Zerdüşt, meyvelerin olgun ama sen olgun değilsin meyvelerin için!" alıntısı anlık bir farkındalık kazandırdı bana. Bir grubun içinde veyahut farklı bir alanda mantıklı, olgun hareket etsem de aslında içimde bunu tam anlamıyla oturtamadığım, bu yüzden çelişkiler yaşadığımı farketmemi sağladı bu alıntı bana. İnsanlara karşı çok rahat konuşabildiğimizi, onlarla konuşup akıl verirken konuşmalarımızdan mantık fışkırırken kendimize geldiğimiz de durumun başka hatta bambaşka bir hal aldığını farketmem saniyeleri mi aldı bu alıntıyı okuduktan sonra. Kendimizde içselleştiremediğimiz aşamadığımız şeyleri insanlara söylemek ne de kolaydı oysa.
Nietzsche anlatmış: Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. Güneş onu yakıp kavurur. O da tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye. "Ol" der tanrı. Güneş oluverir. Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz. Bulut olmak ister. "Ol" der tanrı. Bulut olur. Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur. Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da "ol" der tanrı. Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur. Her şey karşısında eğilir. Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar. Ordan esen burdan eser, kaya bana mısın demez! Bildiniz, tanrı kaya olmasına da izin verir. Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı. Sırtında bir acı ile uyanır. Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır... Amor Fati de demiş Nietzsche. Kaderini sev. Acısıyla, tatlısıyla bizim için olanı yaşamak, anlamak, öğrenmek, devam etmek Zorundayız
Reklam
Derdini sev, kaderini sev, sana kuyuların karanlığından sonra aydınlığı gösterini sev...
-Derdini sev, kaderini sev, sana kuyuların karanlığından sonra aydınlığı göstereni sev ..
“Derdini sev, kaderini sev, sana kuyuların karanlığından sonra aydınlığı göstereni sev. "
Ona diyorum ki, “Derdini sev, kaderini sev, sana kuyuların karanlığından sonra aydınlığı göstereni sev. Kemal Sayar
Reklam
666 öğeden 641 ile 650 arasındakiler gösteriliyor.