Etraf uzun saç ile dolmuştu. Çok gereksiz olanlar vardı. Bilinçsiz yaşıyordular. Oralarda aylak aylak dolaşıyorlardı. Hepsi sorunlu gözüküyordu ama baktığımda hiçbir sorunları yoktu. Çok akıllı olduklarını sanıyorlardı ama bence diğer insanlardan farkları yoktu. Hep çıkarları olan şeyler peşindeydiler. Birbirlerini kullanıyorlardı. Birbirlerine yararları yoktu. Joint içip, etrafta ilgi çekmek için abuk subuk şekillere girerlerdi. Joint içmenin bir marifet olduğunu sanıyorlardı. Bunları ben kurtaramazdım. Kendileri hiç kurtaramazdı. Şimdi söyleyeceksiniz ki sen bizim yaşımızdayken böyle değil miydin. En azından bazı şeyleri görebiliyorduk. 90 döneminin kız ve erkeklerinde duygu yoktu. Onun için ilişkileri çarpuk çurpuktu.
Reklam
Okurlarımızı yasal dergileri değil “fotokopi fanzinleri” izlemeye çağırıyoruz. Onlar sizi uçurumdan aşağı itecek güce sahiptirler ve uçmayı öğrenmenin zamanı geldi.
90 döneminin kız ve erkeklerinde duygu yoktu. Onun için ilişkileri çarpuk çurpuktu.
Ben güneydeyken eve bana hiç istemediğim bir kâğıt gelmişti. Askere gitmek zorundaydım. Hiç gitmek istemiyordum ama başka çaresi yoktu. Zaten üç beş uzun saçlıydık, herkes bir yerlere gidecekti. Bense iki sene gereksiz bir yere gidecektim. Sevdiğim her şeyden uzak olacaktım.
Reklam
Trende hiç kimse yoktu. Kompartımanda ayaklarımı uzatıp uyumaya çalışıyordum. Beni yabancı sanıp kompartımana hiç kimse gelmiyordu ve uzanıp trenin sesini dinliyordum. Takur tukur ses, bana ritm gibi geliyordu, sanki müzik dinliyordum. Sesler her zaman aynı olmaz. Bazen çok tiz, bazen yumuşak. Rayların altındaki ağaçların yerine iyi oturmasına veya gevşek kalmasına bağlıydı.
Zeytinin besin değeri yüksek olduğu için cadılar birtakım güçlerinin oluşması için günde bir zeytin yiyordu. Karanlık ve ışıksız bir yerde olmaları gerekiyordu. Bir tane mumu yere koyarlardı. Kırk gün içerisinde mumun kendiliğinden yanması gerekliydi. Kırk gün içersinde mum yanmazsa cadı olamıyorlardı. Onlar kırk gün bir zeytinle dayandığına göre ben yarım kilo zeytinle çok uzun süre dayanabilecektim.
Kaan çok iyi fotoğraf çekerdi. Çetin de öyle. Bunlar hiç beklemediğim bir anda, gece yarısı fotoğraf çekmeye gidiyorlardı. Kötü ve karlı günler, onlar için çok güzel günlerdi.
Genç bir çocuk girdi, benim bulunduğum kompartmana. Derken konuşmaya başladık, zaten sıkılıyordum. Çocuk, genç imamlardandı. Gördüğüm çok minareli köydendi. Köyde o kadar cami olmasına rağmen dinle pek araları iyi değildi. Çoğu sahtekârdı.
Reklam
Trende uyuyabilirdim. Kaldığım kompartımanda bir iki kişi vardı. Hiç konuşmuyordum. Beni yabancı sanıyorlardı. Gece 12’de bir yerde indiler. Rahat rahat ayaklarımı uzatıp uyumayı düşündüm.
Altmışlarda da hippilerin aralarına alakasız tipler girdiğinde, 68’de hippiliği öldürmüşlerdi. Hippiler saçlarını kesip boncuklarını bir tabuta koydular ve 68’de San Francisco’da meydanda yaktılar.
Karga çok şey başarmak isterdi, büyük düşünceleri vardı. Komün bir yaşam oluşturmak istiyordu. Uluslararası Rainbow hippi festivali tarzında bir festivalin Türkiye’de yapılması gibi.
Artık hayatımızı takı yapmakla geçiriyorduk. Masrafımızı karşılayacak kadar satıp dolaşmaya giderdik. Günlük yaşıyorduk. Hiçbir sorunumuz yoktu, gayet mutluyduk.  
Sultanahmet çok önemli bir yerdi, 70’lerde hippilerin Katmandu’ya gittikleri zaman ilk uğrak yerleriydi.
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.