Zeus'un Here ile konuşması:)
Bulutları devşiren Zeus karşılık verdi, dedi ki: "Sonra da gidersin oraya, ne olur Here, yatalım gel, sarmaşdolaş olalım yatakta doyasıya, bugüne dek ne bir tanriçaya, ne bir kadına karşı yüreğime akan aşk böyle altüst etmedi beni, ne İksion'un karısı olacak kadını sevdiğimde, tanrılara denk danışman Peirithoos'u doğurdu o kadın; ne Akrision'un güzel topuklu kızını sevdiğimde, ne üstün yiğit Perseus'un anası Danae'yi; ne çok ünlü Phoiniks'in kızını sevdiğimde, Minos'la tanrıya benzer Rhadamanthys'i doğurdu o; ne Semele'yi sevdiğimde, ne Alkmene'yi sevdiğimde, Semele Dionysos'u doğurdu, ölümlülerin neşesini, Alkmene Thebai'da otururdu, bana üstün yürekli Herakles oğlumu doğurdu, ne güzel saçlı Kraliçe Demeter'i sevdiğimde, ne ünü uzaklara yayılan Leto'yu sevdiğimde. Seni bile hiçbir zaman sevmemiştim şimdiki gibi.
Sayfa 309 - ZeusKitabı okuyor
Nalıncı Baba Padişahın İşi Ne! Murad Han (III. Murad) o gün bir hoştur. Telaşlı görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var? - Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah. - Hayır mı şer mi
Reklam
Aşkın sermayesi, sermayesizlik.
Bir kadın Yusufu satan tacire yaklaşarak elleriyle yaptığı iplerden yumakları verdi. Tacir güldü. 'Be hey aciz kadi! Bu gü- müş tenli, cennet kaçkını güzel senin verdiğin yumaklarla satın alinacak değerde midir?' dedi. Kadının tek sahip olduğu şey o yumaklardı. Kadın sakince cevap verdi adama; Ben de biliyo- rum ki bunlarla bu gül yüzlü satin alınamaz; lakin buradakiler görup de bu kadın da o gül yüzlüye alicı oldu deseler dahi yeter bana...
“Bana ne zaman âşık oldun?” diye fısıldadı kız. “En baştan, ilk andan, seni ilk gördüğümden beri. O anda çılgın gibi tutuldum sana. Aradan geçen onca zamanda daha da çıldırdım. Şimdiyse, mecnun gibiyim sevgilim. Aklım başımdan gitti adeta, mutluluktan başım dönüyor.” “Kadın olduğuma memnunum Martin...” dedi kız ve uzun bir iç çekişten sonra ekledi: “sevgilim.” Martin ona tekrar tekrar sımsıkı sarıldıktan sonra sordu: “Ya sen? Sen ne zaman fark ettin?” “Ben mi? Her zaman, neredeyse en baştan beri biliyordum.” “Yarasa kadar körmüşüm demek!” diye bağırdı Martin, sesinde hafif bir gücenmeyle. “Biraz önce... seni öpene kadar hayal bile edemeyeceğim bir şeydi bu.” “Öyle demek istemedim.” Ruth, Martin’den biraz sıyrılıp ona baktı. “Dedim ki senin beni sevdiğini başından beri biliyordum.” “Peki ya sen?” “Aniden oldu.” Son derece yavaş konuşuyordu; gözleri sıcacıktı, heyecanla doluydu, eriyordu, yanakları hafifçe kızarmış ve öyle kalmıştı. “Biraz öncesine kadar... sen bana sarılana kadar bilmiyordum. Seninle evlenmeyi asla düşünmedim, Martin, biraz öncesine kadar. Ne yaptın da âşık ettin beni kendine?” “Bilmem,” diye güldü genç, “sadece sevdim seni. O kadar çok sevdim ki bırak senin gibi capcanlı bir kadının kalbini, taşı bile eritmeye yeterdi aşkım.”
Sayfa 206 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
"Ben..." dedim gözlerimi kırparak ''Anlamıyorum. Bana ne oldu? Hiçbir şey hatırlamıyorum. Bu bir rüya mı? Tek hatırladığım duvarların arasında sıkıştığım Gerisi yok. Ne oldu? Buraya nasıl geldim?" dedim can sıkıcı bir kafa karışıklığı içinde. Baş ağrım giderek artıyordu, elimi zar zor aldırıp alnıma götürüyordum ki dikkatim büyük bir farklılığa yöneldi. "Saçlarım!" dedim anlık bir şokla, "Saçlarım neden bu kadar uzun?" Ellerim ile şok içinde saçlarıma dokundum. Saçlarım hatırladığım hallerine göre neredeyse on beş santim daha uzundu. Bu nasıl olmuştu? "Kumru.." dedi karşımdaki kadın, "Kafan çok karışık. Önce ellerini indir bakalım.''
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Reklam
On yedi yaşındayken bir gün, Ankara Samanpazarından Kaleye çıkıyorum. Sağda, solda dükkanlar vardır. Yol Arnavut kaldırımı; daracık. Yolumun tam tersinde, yukarıda yokuş aşağı yerde adamın biri bir kadını alabildiğine döğüyor. Kadın yere yıkıldı. Ben de çocukluğumdan beri -herhalde evde aldığımız terbiye gereği-, kadına ve hayvana karşı büyiik
''Kadınların garip bir aşk ve beğeni işareti olarak darbeler aldığı Persler ve Ruslar gibi bazı uluslar vardır. Gariptir ki Rus kadınları Jhon Barclarus'un dikkate değer bir anlatısında bildirdiği gibi hiçbir şeyden kocalarından sert yumruklar yedikleri zamanki kadar hoşlanıp zevk almazlar. Jhon adlı bir Alman Rusya'ya gitmişti, ülkeyi beğendi, oraya yerleşti ve Rus bir kadınla evlendi, kadını ok seviyordu ve ona her zaman her konuda nazik davranıyordu. Ama kadın hep bir doyumsuzluk ifadesi takınıyor, iç çekmeleriyle ve hüzünlü gözlerle dolaşıyordu. Kocası nedenini sorunca ''Pekala'' dedi kadın ''beni sevdiğin halde bunun hiçbir işaretini bana göstermiyorsun.'' Adam onu kucakladı, duygularını incitecek dikkatsizlikle ya da bilinçsize ne yaptığı söylemesi için yalvardı ve bağışlanmasını, bir daha asla yapmayacağını söyledi. ''Hiçbir şey istemiyorum'' oldu yanıt ''ama bizim ülkemizde adet olan şeyi- aşk simgesi olarak kırbacı istiyorum.'' Jordan adeti benimseyince kadın onu derinden sevmeye başladı.
"Sadece 1,98 dolar," dedi Bayan Mallloy titreyen bir sesle. "Sen 1,98 doları bile bana çok görüyorsun." "Çok görmüyorum," dedi Bay Malloy. "Ama sevgilim -İsa Mesih aşkına, ne yapacağız o perdelerle? Penceremiz yok ki." Bayan Malloy ağladı, ağladı, Sam onu kollarının arasına aldı, teselli etti. "Erkekler bir kadının duygularını hiç anlamıyor," diye hıçkırdı kadın. "Erkekler kendilerini bir kadının yerine koymaya asla çalışmıyor."
Halife Harun Reşidin gözde hanımı çok sıradan bir kadındı:
(Nefs-i Mutmainnenin bir örneği) Halife Harun Reşidin gözde hanımı çok sıradan bir kadındı: Ancak hafife onu bütün çok güzel rakiplerine tercih ederdi. Bunun nedeni sorulduğunda, halife bir gösteri düzenledi, Bütün eşlerini topladı ve sonra altın ve mücevherlerle dolu olan özel hazine odasının kapısını açtı, Kadınlara içeri girip istediklerini alabileceklerini söyledi. Hepsi koşup toplayabildikleri kadar altın ve mücevher toplarken, gözde eş hazine odasına girmemişti bile. “Sen niye kendin İçin bir şeyler almıyorsun?" diye sordu Hafife, Kadın şöyle cevap verdi: "Benim bütün istediğim sana hizmet etmek. Bütün ihtiyacım olan sensin. Sevdiğim sensin ve tek istediğim armağan senin hoşnutluğun". Halife mahiyetindekilere döndü ve dedi ki ; "Şimdi gördünüz mü niye bu kadını Ötekilerin hepsine tercih ediyorum? Onu İç güzelliğinden dolayı seviyorum ve onun her İsteği benim için bir emirdir!"
Sayfa 94 - Kalp Nefs Ruh Robert Frager – sayfa 94
Reklam
"Tek tek dayanılır gibiydiler," dedi Susila. "Özellikle babam. Ama bir araya geldiklerinde çekilmez oluyorlardı çünkü birbirlerine dayanamıyorlardı. Aşırı içine kapanık bir adamla evli, canlı, neşeli, girişken bir kadın, öyle ki sürekli adamın sinirine dokunuyor - sanırım, yatakta bile.
Sayfa 110 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
"Herkes dünyanın yaşadığı kışı umursuyor.'' dedi Uraz, "Aşık olduğu kadın onu bırakıp yukarı çıktığında Hades'in içinde yaşanan kış kimsenin umrunda değil.'' Uraz'ın cümlesi sanki Hades'in duygularını tamamen hissediyormuş gibiydi. Aşık olmayı ve ayrı kalmayı anlıyordu, bunun ne kadar acı verici olabildiğini tahmin ediyordu. Uraz'ın bu duygular tarafından yönetilebileceğini hiç düşünemezdim ama görünen oydu ki Uraz kalbine ve içinde olan bitenlere tahmin edebileceğimden çok daha fazla önem veriyordu.
Düşünceli insan başka tabii
“Seninki abartı oğlum, çocuğa anası bakar babası da akşamları sever. Sen yedi yirmi dört yengenin başında olursan kadın nasıl rahatlıkla ilgilenecek çocukla?” Önüne demli çayı bırakan Serhat’ın çırağına, “Sağ ol delikanlı,” dedi. Çocuk yanlarından uzaklaşınca bakışlarını Tahir’e çevirdi. “Böyle düşündüğün için bu zamana kadar tek başına kaldın Tahir. Çocuk ikinizin elbette ki ikiniz bakacaksınız. Bütün yükü karının başına yıkarsan kadın ne zaman nefes alacak?”
Şöyle bir şey demek oluyordu: «Dün ya da bugün öğleden sonra ne olduysam olayım, kendimi ne sanırsam sanayım, seden nasıl nefret edersem edeyim, ne istersen yap o şeyinle yarın ya da ondan sonraki gün, şimdi ben istiyorum. Onunla birlikte olan her şeyi istiyorum: daha iri, daha kaim, daha uzun, daha sulu olsaydı keşke; koparabilseydim de içimde
Sayfa 147
Bakın size kendi hayatımda şahit olduğum biriki misal vereyim. Bundan otuz, belki de otuzbeş yıl önce bir vazifeyle İngiltere’de bulunuyordum. Bir parktayım. Ama o bilinen meşhur haytpark değil, başka bir haytpark orası. Hem parkta geziniyorum, hem de fıstık yiyorum ve hem de cıgara içiyorum. Fıstık yerken ne yapılır? Ben de herkes gibi itiştiğin
Sayfa 101 - Muasır Medeniyet SeviyesiKitabı okudu
Resim