ŞAİR — (Şamdanı havaya kaldırmış) Sayıların gide gide ulaşamayacağı kıymet, ufukların aka aka varamayacağı manzara, kitapların yığıla yığıla bütünleştiremeyeceği hakikat, Allah'tır, Allah!!!
KANBUR — (Birdenbire bir adım geri çekilir) Çocuk çocuk, gölgesini gıdıklayan çocuk!.. Yalnız onu verin bana, onu, o ismini söylediğiniz, ruhunuzdaki imanı, o yalan mahfazasını, ve hepsini alın!..
ŞAİR — (Elindeki şamdanı Kanburun suratına çarparken) AI!!!
(Havada müthiş bir hızla uçan mum — Zifirî karanlık — Şakır şakır yere dökülen elmaslar)
ŞAİRİN SESİ — Şeytan, uzaklaş benden!.. Zaafımı mıncıkladığın her noktamda bir hisar yükseltiyorsun!
ŞEYTANIN SESİ — (Kah kah kah kah) Aptal!!!
ŞAİRİN SESİ — (Hıçkırıklar içinde) Bağlıyım ona, kopmayacağım ondan!.. Onu ne pahasına bulduğumu biliyorsun! O, ruhuma, bana ölümden ve delilikten öteye acılar tattırdıktan sonra indi. Uğraşma boş yere; ne kadın, ne para, ne devlet, ne hayat iksiri, bana onun saltanatı dışında bir iklimden haber verebilir.
ŞEYTANIN SESİ — (Kah kah kah kah) Softa!!!
ŞAİRİN SESİ — Boğuluyorum, geberiyorum; o, o, hamurun yoğurucusu, ruhumu bir bohça gibi ağız ağıza güvelerle doldurdu. Herbiri bir (niçin)in, bir (nasıl)ın, bir (neden)in güveleri!.. Vehimlerin, sabit fikirlerin, kovulmaz düşüncelerin çiyan kuyusunda didikleniyorum da yine ondan ayrılamıyorum; ayrılmak da ne demek, ona bir kat daha bağlanıyorum!..
ŞEYTANIN SESİ — (Kah kah kah kah) Deli!!!