Bir kabusa dalmak, masalsı anlatımı ve içerdiği konusu bakımından hayatım boyunca aradığım kitap olabilir.İçinde aşk unsuruna çok fazla değinilmemiş olsa da okuduğum en iyi komedilerdendi.Daha doğrusu trajik komediydi. Duygu ve düşüncelerime geçmeden kitap nelerden bahsediyor kısaca ona bir değinelim;
Ana erkek karakterimiz babasının şirketini
Şu aralar nereye baksam; "Kadını koru!", "Kadına tacize son!", "Kadına şiddete hayır!" gibi mesajlar... Herkeste bir telaş, herkeste bir gayret. Etraf kadınları korumaya çalışan insanlarla dolu. Her şey güzel de kadınları kimden koruyorsunuz? Karakterini anasının karnında unutmuş tacizcilerden mi? Şerefini bacakları arasına değişen tecavüzcülerden mi? Ya da kadına vurmayı, adamlık sanan acizlerden mi? Kadını korumak mı istiyorsunuz? Öyleyse, kendi cinsizinize sahip çıkın. Unutmayın ki erkek milleti adam olmayı başarabilirse, kadının korunmaya ihtiyacı kalmaz...
BİR KÜRT TÜRKÇEYİ NASIL KONUŞMALI?
Evet, nasıl konuşmalı? Aksanlı, şivesini koruyarak, kendi kimlik ve kültüründen tını, zenginlik ve bahisler katarak mı konuşmalı yoksa “İstanbul Türkçesi” adıyla standardize edilen gramatik bakımdan doğru, kelime dağarcığı açısından zengin ve ifade gücü bağlamında kuvvetli bir biçimde mi? Dicle’nin bir köyünde
2024 yılına gireli daha 1 buçuk ay olmasına rağmen 48 kadın şiddetten hayatını kaybetti. Bence bir dakika bile olsa oturup bunun düşünülmesi gerekiyor. Neden? Nasıl? Ne için? Bu kadar kadının hiçbir sebep olmaksızın öldürülmesi kime nasıl normal gelebilir? Birçoğu kıskançlıktan deyip geçiştiriliyor. Fakat başkasından bile kıskandığın bir kadını gözünü kırpmadan nasıl öldürebiliyorlar benim anlamadığım şey de bu..
anitsayac.com/?year=2024
Başta Türkiye olmak üzere dünyanın dört bir yanında var olan ve her kriz döneminde artarak devam eden aile içi şiddet unsuruna hem geniş kapsamlı hem de doğru bir perspektiften yaklaşarak değerli bir yazınsal ürün ortaya çıkarmış yazarımız.
Kadına yönelik aile içi şiddet (aile içi şiddet bu şiddet yöneliminin çok büyük bir bölümünü