173 syf.
9/10 puan verdi
Tam da 25 Kasım "Kadına Şiddete Hayır" sözlerine denk geldi Kabuk kitabını okumam. Kendi kabuğuna çekilen, yarası kabuk bağlayan, kabuğundan kendi zırhını yapmış onlarca kadından üçünün hikayesini anlatıyordu. Anneanne, anne ve kızı. Üç kuşak. Son dönem okuduğum çocuk gelişim kitaplarının hepsinde çocukluktan miras kalanlarla şekillenir yetişkinliğimiz diyordu. Nasılsa annelerimiz babalarımız, biz de kendimizi aynı halde buluveririz. Kabuk da bu verinin hayat bulmuş haliydi sanki. Sabiha, Sezin ve Füsun... Üçünün de hikayesine sıra sıra yer vermiş Zeynep Kaçar. Hepsinin yaşadıklarını en derinden hissettirmeyi başarmış. Okuduğum satırlar, zaman zaman boğazımda düğüm zaman zaman gözümde yaş oldu. En çok Sezin'den etkilendim. Belki iki kız annesi olduğumdan.
Kitabın diline değinmeden olmaz tabi. Yorumun hakkı verilmemiş olur. Öyle beğendim ki. Ara ara durup bitmesin istedim hem de meraktan tekrar kayboldum sayfalar arasında. Bitirdiğimde Ayfer Tunç ve Didem Madak kitaplarımın yanına koydum. Çok güzel bir üçlü oldular. Kitaplığımın kalbi tam orada olacak bundan böyle.
National Geographic ve IBM’in katkılarıyla yapılan Genografik Projede, 140’tan fazla ülkeden yaklaşık 1 milyon insanın DNA’sı incelenmiş, ve sonuçta Y kromozomunun izi sürülerek insanlık ağacının dallarından çekirdeğine doğru bir yol aranmış. Ocak sayımızda “Göç Yollarının Başında Mitokondriyel Havva” ismiyle verdiğimiz yazı da farklı bir yoldan “Ortak Kadın Ata”ya doğru iz sürüyor. Bilindiği üzere, dünyada yaşayan tüm insanlar hücrelerindeki mitokondride bir DNA taşıyor. Bu DNA da hepimizi yine Afrika’da yaşamış olan bir büyük anneanneye bağlıyor. İnsanlığın bu büyük anneannesi de “Mitokondriyel Havva/Genetik Havva” olarak adlandırılıyor. Yani sonuçta şu an için görülen o ki, insan- lar dünyanın farklı yerlerinde, insanımsı may- munumsu bir canlıdan evrim geçirerek oluşmamışlar; hepimiz Afrika’dan bir tek aileden gelmişiz... Tekrar vurgulayalım, bu noktada vahiy ve bilim aynı şeyi ifade etmiş oluyor. Nihal Balcı’nın yazdığı bu önemli konuları Ocak sayısında yer alan harita üzerinden takip etmek de daha heyecan verici olacaktır.
Yine önemli bir konuyu da yazar Ayten Yadigâr işliyor: Cana, Canlıya, Hayata Yönelik Şiddete Hayır! Bir Müslüman için şiddete her türlüsüyle, her kimden her kime olursa olsun karşı çıkmak gerekir. Kadına, erkeğe, canlıya cansıza, hatta kişinin kendisine olan şiddete karşı çıkılmalı. Böyle olmadığı zaman önlem diye yapılanlar başka şiddetlere kapı açmaktadır. Bir diğer konu da ateizm ve deizm. Bununla ilgili de Psikiyatrist Mehmet Tüzün ile güzel ve doyurucu bir röportaj okuyacaksınız.
Kötü Edebiyatın Sarsılmaz İlkeleri
Bir roman okudum ve okuduğum her sayfada romandan nefret ettim. Hem kendi adıma hem de Türkçe edebiyat okuru adına üzüldüm. Romanın vermek istediği çevreci-özgürlükçü mesajla hemfikir olmam bile dindirmedi içimdeki bu üzüntüyü. Buyurunuz efendim, bir oturuşta yazılmış ve kötü edebiyatı kötü edebiyat yapan ilkelerin bazılarını sıraladığım kısa bir
Suç ve Ceza
Petersburg şehrinde ailesinden oldukça uzakta beş parasız bir üniversite öğrencisi olan raskolnikov maddi yetersizliklerden dolayı okulu bırakmak zorunda kalır . Güçlükle idam ettirdiği hayatından memnun değildir. Ve bazı hesaplar yapmaya başlar .Bunlar suçu meşrulaştıran hesaplardır.Örneğin napolyonun mısırda yüzbinlerce insanı
Güzel Kitaplar iyiki var
"Şairler, mutlulukları küçük fakat kavgaları büyük insanlar..."
Kitabımızın baş kahramanı Jale şiddet gördüğü evliliğine gece yarısı son vererek yalın ayak Anne-Baba evine giden Bankacı-Şair ve Anne...
Yeni hayatını kurarken evlenmeden önceki hayalleri doğrultusunda hareket ederek yeniden mutluluğu yakalamaya çalışan Güçlü bir Kadın karakter...
Şair yönüne yeniden can veren Jale kendisi gibi kırık kalplere sahip Edebiyat-Şiir severlerle birlikte Ölü Aşklar Derneği'ni kurarlar...
Zaten herşey dernek kurulduktan sonra başlamakta...
Veeee Ataman kitabımızın Erkek kahramanı ressam ve Jale'ye aşıktır...
Jale ve Ataman masal gibi bir aşkın içinde buluverirler kendilerini, peki bu masal gibi aşkın sonu nasıl bitecek?
Kitabımız 2000 li yıllarından başlayıp 2018 yıllarına kadar süregelen bir süreç içerisinde geçiyor...
Bu süreçte toplumumuzun sosyal yapısının nasıl değiştiğine de şahit oluyoruz bu kitapta...
Kitabın kesinlikle herkes tarafından okunmasını öneririm... Öyleki kitabı bir günde bitirdim
Zaten kitaplarda Güçlü Kadın karakterleri okumayı her zaman çok sevmişimdir...
Jale de Anka Kuşu misali küllerinden yeniden doğarak oldukça güçlü bir karaktere sahip bir kadın...
Veee bir kez daha bu kitapla birlikte Kadına Şiddete Hayır diyorum...
Kadin kimdir?
Kadın kimdir? Günümüzde ki kadına da bakışı sorguladığım ve Tolstoy ile aramizda yillar gecmesine rağmen hiçbir şeyin değişmediğini ve maalesef kadınlArın kendilerini bir "Cinsel Obje" olarak algilamaktan vazgecmedikleri surece de değişmeyeceğini ve bu zorbaligin kalkmiyacagini anladığım bir kitap oldu. Kadın en iyi yerlere de gelse, okullarda en iyi seviyeye de çıkmış olsa, iş hayatında da aranan yönetici de olsa malesef kadin kendisini bir "Cinsel Obje" olarak gormekten vazgecmedigi sürece erkek gibi bir birey olarak algilanip saygı duyulan bir varlık olamayacaktır. Neden en basit ve kadın ile alakalı olmayan reklamda bile çıplak bir kadın oynar ya da neden hep kadına şiddete hayır denilir hepsi sorgulanmali ve sorgulayan Tolstoy'a yıllar sonrasında bir kadin olarak teşekkür ediyorum.
