Şölen'i ilk okuduğumda, daha 18'ime girmemiştim ve ilk ciddi ilişkimi yaşıyordum. Çok etkilendiğim için, sevgilime de okuttum. O da çok beğendi ve anlayabildiğimiz kadarıyla ilişkimize yedirmeye karar verdik. Aradan yaklaşık bir sene geçtikten sonra, yani birkaç gün önce, tekrar okudum kitabı. ilk okuyuşumda ne kadar az şey anladığımı fark
Bir nefeste okuduğum kitaplar beni hep farklı etkilemiştir. Bu kitapta böyle oldu. Uyku uyku! Kitabın ana konusu uyku sorunu olan ve uyuyamayıp hayatına geniş bir alan açan bir kadından bahsediyor Murakami. Bu alanın içinde bol bol kitap okuyor ve çikolatayla birlikte kurabiye yiyor. Tolstoy ve Anna Karenina kitaba damgasını vurmuş diyebilirim. Kitaptan ve yazardan çokça bahsediyor Murakami.
Kitabı okumaya başladığınız andan itibaren sizi bir gizemin esir aldığını hissediyorsunuz. Başlarda gerçekleşen garip olayların ilerleyip daha farklı olacağını düşünmeniz belki sizi yanıltabilir. Kitap daha farklı yerlere doğru gidiyor. Çok enteresan ve gizemli biten bir final kafalarda soru işaret bırakmıyor değil. Ben açıkçası daha değişik bir son bekliyordum. Burada sanırım yazar nasıl bitireceğine karar verememiş ve gizemli bitmesini istemiş olabilir diye düşündüm. Belkide planladığı son böyleydi.
Ayrı bir olay ölümü ve yaşamı öyle hassas terazilere koymuş ki, bir an için bir felsefe kitabı okuduğunuzu düşünebilirsiniz. Ama Murakami bunu hep yapmıyor mu zaten? Kitapta öyle cümleler var ki, açılımın oldukça uzun kelimelere gebe olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak nefis bir kitaptı. Dikkat sizi uykusuz bırakabilir :)
UykuHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20153,094 okunma
Bitirmiş olmamın dayanılmaz hafifliği..
Okuduğum ilk Milan Kundera kitabıydı muhtemelen son olmayacaktır. Çünkü anlatış tarzı gerçekten güzel, şahsen beğendim ben. Bık bık bık :)
1960-1970 yılları arasında Prag'da geçen ve politik ( Rusların Çekoslavakya'yı işgali, savaşın kötülüğü gibi konular) bir arka planı var kitabın.
Bu arka planın
Beni bu kitaba bulaştıranlar için çok özel beddualarım var. Ne istediniz benden!
Dedikodu sırası bu ömür törpüsünde. Okuyanlar çekirdekleriyle gelsin.
Kadınlar, kadınları anlamak isteyen erkekler, işi gücü kadınlar hakkında ahkam kesmek olanlar, bu dedikodu sizlere.
Efendim kitabımız Metis'in "Ağır Kitaplar" kategorisine dahil olup
Kitabı ilk çıktığı zaman, isminden ve ilk bir kaç sayfasından etkilendiğim için alıp okumuştum. Bir hayli zaman geçti üstünden ve hikayeyi bile unuttum biraz sıkıcı bir kitap. Tek aklımda kalan, kitapta baştan sona kadar aşktan, aşık olduğu kadından bahsediyor. Kahramının annesi ölüyordu sanırım, onu sadece bir iki sayfada anlatmış. O bir iki sayfa benim için hayal kırıklığı oldu
Kadın cinsinin toplumsal sorunları toplumsal bir kurum olarak aile ile beraber değerlendirilme zorunluluğu taşıyor.Kitabın ismi üzerine düşünmeden içeriğe giriş yapamıyorum.Evet, kadın aileden bağımsız düşünülemiyor.Öyle ki feodal dönemden kalma bir alışkanlık olarak bazı erkekler birlikte oldukları kadından ve hatta bazen onlardan olan
Danila: Esas oğlan.
Tatarin: Danila'nın ağabeyi. Dümenci, tetikçi. Cin olmadan adam çarpmaya çalışan aptal.
Nemški: Alman goffman, sokak filozofu, güzel insan.
Sveta: SSCB döneminden en çok iz taşıyan, çalışkan, fedakar, çilekeş kadın.
Kat: Zayıf karakterli, kayıp genç kız. Parası oldukça üflüyor, haplanıyor, partilere koşuyor, turistlerle
Bu kitap Beni zorlayan nadir kitaplardan birisi oldu .
Spoiler içerir .
Bu kitabı ya düşüncelerimle kalitsallastiracaktim yada susarak hep derinlerimde bogulacaktim bir karar verdim ve hep kalmasını istedim .
Kitapta Afganistan da yaşanan savaş ,saldırı ,bombalar roketler seriatin getirilmek istenmesi ,insanların acımasızca oldurulmesi ulke
,,
'Malala kim?' diye sordu silahlı adam.
Malala benim, bu da benim hikâyem.
(s.20)
,,
Biyografiler benim için diğer kitaplardan daha önceliklidir, çünkü gerçek yaşanmışları okuyorsun, gerçek hayatları.
Büyük zorluk gören birinin hayatını kendi cümleleriyle, kalemiyle okumak, insanı gerçekten sarsıyor ve çok etkiliyor en azından bende öyle