Ataerkillik, en dar tanımlama ile erkek otoritesine dayanan bir tür toplumsal örgütlenme düzenidir. Erkeğin üstünlüğü üzerine temellenen ve hakimiyet olgusunun erkeklere ait olduğu, kültürel, kurumsal ve sosyal alanlarda ikincil/öteki olarak tanımlanan kadının itaatini gösteren ideolojik bir yapılanmadır.
Ataerkillik ve erkek egemenliği, Sümerlere, Babillere, Asurlulara, Akadlara ve daha bir çok medeniyetlere mesken olmuş Mezopotamya‘dan günümüze kutsal bir miras gibi kültürden kültüre kuşaklar boyunca özündeki hegemonik erkeklik içselleştirilerek aktarılmıştır.
Reklam
Kadın yaradılışından günümüze kadar çeşitli toplumlarda farklı statülerde yer almıştır. İlkel toplumlarda anaerkil aile yapısı içerisinde doğurganlığı ile kutsallaştırılmış, doğanın bereketi ile eşleştirilerek Kybele, Artemis, Demeter, Astarte, İsis, Afrodit, Venüs adlarıyla tanrıçalaştırılırken, ataerkil toplumlarda çoğunlukla erkeğin ardında kalmış, hatta bazı kültürlerde, hiçbir hak ve değeri sahip olmayan bir konumda olmuştur.
Tarihteki kadın/erkek üstünlüğünün kısa bir özeti.
Kadın, tarih öncesi Paleolitik çağda (taş devri) erkekle birlikte yaşam mücadelesi vermiş, birinin diğerine üstünlüğü olmayan bir süreci paylaşmıştır. Bu süreçte, kadınların meyve, bitki ve yiyecek toplayıcılığı ve erkeklerin avcılıkla ilgilenmeleri beraberinde paylaşma ve dayanışma gibi değerleri ortaya çıkarmıştır. Toplumun Neolitik çağda (cilalı taş devri) göçebe yaşam tarzından değişik hayata geçmesiyle birlikte tarım ve hayvancılık gelişmeye başlamıştır. Bu çağda tarımla uğraşan kadın bereketin ve bolluğun sembolü olmuş, kutsallaştırılmıştır. Kalkolitik çağda (bakır çağı) küçük şehirlerin ve sınırların ortaya çıkmasıyla savaşlar yaşanmıştır. Savaş olgusu içinde erkeklerin fiziksel güçleri ön plana çıkartılmıştır. Dolayısıyla soyun kadınlar tarafından belirlendiği anaerkil yapılanma, devletler, sınırlar ve sınıfsal toplumun oluşumu ile yerini ataerkil bir yapılanmaya bırakmıştır. Bu noktada, özellikle erkeğin mülkiyeti elinde bulundurması, güçlenmesine ve kadın üzerinde tahakküm kurmasına zemin hazırlamıştır.
İlkel toplumlardan Antik Yunan’a, Aydınlanma Çağı’ndan, Sanayi Devrimine ve günümüze kadar geçen süreçte kadın, toplumsal yaşamdan dışlandı, emeğinin, gücünün ve cinselliğinin sömürüldüğü ve öteki/ikinci diye adlandırıldığı bir handikap içerisine girmiştir. Kadının toplumsal yaşantısında karşılaştığı engeller, dışlanma ve aşağılanma, ataerkil toplumun geleneksel değerlerinin günümüz toplumlarında da kendine yer bulması dolayısıyla önemli ölçüde varlığını devam ettirmektedir.
Feminizm Nedir?
Feminizm, Latince kadın anlamına gelen “femininus-feminia” kelimesinden türetilen ve ataerkil toplum yapısının bir gereği, erkeklerin sahip olduğu toplumsal, ekonomik ve siyasal hakların kadınlara da tanınmasını savunan, analiz birimi olarak toplumsal cinsiyeti ele alan, teoriler, varsayımlar, felsefeler ve yaklaşımlar doktrinidir.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.