Üstelik bizler de bu pranga mahkumları gibi çivisi çıkmış sıralarda oturup kürek çekiyoruz! Karşılığında ne alıyoruz peki! Hiç! Sadece kafamıza inen sopalar, sefillikler, palavralar, daha nice kazıklar. Çalışıyoruz ya ! Deyip duruyorlar. Aslında kepazeliğin dik alası da bu ya, şu çalışmak dedikleri şey. Biz aşağıdayız, sintinede, anamız ağlıyor, leş gibiz, taşaklarımızdan ter akıyor, işte bu kadar ! yukarıdaki güvertede ise efendiler, gölgede, pembe yanaklı, parfüm kokularını havaya salmış güzel kadınları kucaklarına oturtmuş, keyif çatıyorlar. Derken bizi güverteye çağırıyorlar. Sonra silindir şapkalarını kafalarını geçirip başlıyorlar bize sıkı bir zılgıt çekmeye : “Leş sürüsü ,savaş çıktı ! diye böğürüyorlar. 2 No’lu vatandaki pisliklerin gemisine saldıracağız , kafalarını uçuracağız ! haydi ! haydi ! Ne lazımsa” gemide var ! Hep bir ağızdan !Önce hep beraber yaşasın “ 1 No’lu vatan ! diye avazınız çıktığı kadar bağırın bakalım, yer gök inlesin ! sesiniz taa uzaklardan duyulsun ! En sıkı bağırana hem madalya hem de yüce İsa’nın vaftiz şekerinden verecegiz ! Ulan ne duruyorsunuz ! Ayrıca, denizde gebermek istemeyenler isterlerse gidip karada geberebilirler , orada bu işler buradakinden çok daha çabuk halledilebiliyor!