İnsanı özümseyen, duygusal olarak tatmin eden, anlamlı faaliyetleri çok seven dişiler, bunu gerçekleştirecek fırsat ve kabiliyete sahip olmadıklarından zamanlarını keyfe keder biçimlerde harcar -uyumak, alışveriş yapmak, bowling, iskambil ya da başka oyunlar oynamak, yavrulamak, okumak, dolaşmak, hayal kurmak , yemek yemek, kendileriyle oynamak, haplanmak, sinemaya gitmek, psikiyatriste gitmek, seyahat etmek, kedi köpek yetiştirmek, plajda sere serpe yatmak, yüzmek, TV seyretmek, müzik dinlemek, evlerini süslemek, bahçevanlık, dikiş dikmek, geceleri çıkmak, dans etmek, misafirliğe gitmek, "becerilerini geliştirmek" (kurslara gitmek) ve "kültür" (konferanslar, oyunlar, konserler, "sanat" filmleri) izlemek. O yüzden, cinsler arasında tam bir iktisadi eşitlik olduğu varsayılsa bile, birçok dişi, erillerle yaşamayı ya da caddelerde kıçlarını satmayı ve bu şekilde, zamanlarının çoğunu kendilerine ayırmayı tercih eder. Böylece günlerinin birçok saatini başka biri için sıkıcı, aptallaştırıcı, yaratıco olmayan bir işle geçirip, hayvanlardan daha düşük, makinalar gibi işlev görürler ve en iyi halde -eğer “iyi” bir iş bulabilirlerse- bokyığının yönetimine katkıda bulunurlar. O yüzden çözüm kadınları özgürleştirecek olan para-iş sisteminin tamamen ortadan kaldırılmasıdır; erkeklerle iktisadi eşitlik sağlanması değil.