Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.13
Bodrum’un ara sokaklarında gezerken bir sahaf tezgahı gördüm. Heyecanlandım ve ilgimi çekecek bir şeyler bulabilme ümidiyle tezgahtaki kitapları karıştırmaya başladım. Bir an gözüme üst rafın köşesindeki bir kitap ilişti: Kadınlığımın Hikâyesi. Kitap ilk baskı olduğu için biraz parçalanmış hâldeydi fakat bunu onarabileceğimi düşünerek kitabı satın
Sartr və Simone dostluğundan çox danışılmasına baxmayaraq, bu kitabın əsas qayesi, məncə, cəmiyyətdəki qadın füqurunun əslində nələr edə biləcəyi idi. Normalda qadınlar qısqanclıq simvolu hesab edilə bilər, amma burda dostunun sevgilisi barədə olan fikirlərin mütləq şəkildə düzgün sayıla bilməyəcəyinə nümunə olmuş oldu. Simone kimi bir füqurun var olmuş olmasına şadam.
Vay be. Sevdiğim şeylerden biri döneminde yaşayan her alanda olan tanınmış kişilerle arkadaş olması. Farklı bakış açıları her zaman önemlidir. Kadının bağımsız olması görüşüne katılıyor ama birden fazla erkekle aynı zamanda ilişki yaşamasını doğru bulmuyorum. Evlenmemiş ya da birine bağlanmamış olmama rağmen yalnız hissetmedim diyor da yani yıllarca sartre yanında vardı neden yalnız hissedesin ki? Değil mi... Yalnızlık büyük korkularından. Sarte ile tek ilişkisi olursa eğer, onu belki bırakır diye başkaları ile birlikte olması da korkularından biri bence. Bağımsızlık bence kafada bitiyor önemli olan o. bak ne güzel kimseye aldırmadan kitaplarını yayımlatmışsın. Bunu keşke özel hayatına da indirgeseydi. Entellektüel anlamda ya da farklı bir arkadaşlık yapmak isterse zaten çevresi geniş yapabilir. Neyse bunlar benim görüşlerim, yargılamıyorum. Dönemine göre gerçekten cesur biri.
Bir genç kızın anıları kitabının devamı olan bu kitapta artık büyüyen genç kızımız, muhafazakar ailesinden uzaklaşıp kendi ayakları üzerinde durmaya başlamıştır. Kendi hayatının iplerini alan yazar, en büyük aşkı Jean-Paul Sartre ile açık ilişki yaşamaya başlar. Ve bu birliktelik ona o kadar çok şey katmıştır ki kendisini bulmuş ve döneminin en modern çifti olarak kabul görmüştürler. Avrupa'daki 70li yıllardaki cinsel devrimin liderleri sayılabilir kanaatimce. Her şeyden önce Sartre'ın gölgesinde kalsa da kitaplarıyla felsefesini insanlara aktarmış. Kadının yerini, eril düşünceler değil kendisi belirler diye ortalığı kasıp kavurmuş. İyi de yapmış helal olsun. Severim keratayı.
Simone de Beauvoir, J.P.Sartre ile yıllarca birlikte yaşamış, varoluşçuluğun öncülerinden kabul edilen bir yazar.
Feminizmi benimsediğini kabul etmese de, feminizmin de öncülerinden kabul ediliyor.
2. Dünya Savaşı yıllarında yaşadıklarını, bu dönemde Avrupanın durumunu, Sartre ve Albert Camus ile birlikte Cezayir gibi ülkeleri işgal eden Fransa gibi ülkelere karşı çıkıp aktivist hareketlere öncülük ettiklerini anlatıyor.
Farklı yaşam tarzı ve dünya görüşüne sahip yazarlar okumaktan hoşlandığım için bu kitabı okudum, ve iyi ki de okumuşum.
Taviye ederim.
SIMONE DE BEAUVOIR’in 1969 ‘da ilk basımı yapılan KADINLIĞIMIN HİKÂYESİ;
50 yaşına gelmiş yazarın,Jean-Paul Sartre'ın kendi yaşantısını etkilediği ölçüde kadınlığının hikayesinden bahsediyor. Döneminin güncel olaylarına da değinmiş. Kitap üç bölümden oluşuyor. İkinci bölüm “savaşa doğru” kısmı beni biraz sıksa da kitabın geri kalanı inanılmaz akıcı ilerledi.
İlişkilerindeki anlaşma enterasan. Kitaptaki şu cümle “Hemen belirteyim, Sartre ile olan beraberliğimiz otuz yıldır hiç bozulmadan sürüp gidiyorsa, bilin ki üçüncüler arada harcanmış, kurduğumuz sisteme kurban gitmişlerdir.” herseyi anlatır nitelikte. Böyle birseyi anlamaya kalbim izin vermiyor ama durupta hayata baktığımda hep bir üçüncüler öyle ya da böyle var. Biz at gözlükleri takıp birbirimizi kandırırken , onlar kabullenmişler. Kadın erkek eşitsizliğini kitap boyu hissettiriyor.
Otobiyografi tarzında güzel bir kitaptı.
SİMONE, her kadının kendini arayış serüveninde bu yolculuğa rehberlik etmesi için okunması gereken bir yazar. Anlatım dili yalın, anlaşılır. Bu eserde J.P. Sartre ilişkisinin nasıl başladığından, bulunduğumuz dönem için dahi hala sıradışılığını koruyan ilişkilerine verdikleri değer, bunun yazarlık yönüne nasıl katkı sağladığı ele alınmaktadır. Bir kadının hayatı boyunca yaşadığı olayları, düştüğü hayalkırıklıklarını ya da bedenini keşfediş hikayesini anlatma noktasında hangi linçlere maruz kalındığı açıkça anlatılıyor. Bu eserde tüm bunları yanı sıra savaş gibi bir illete maruz kalmış bir kadını, yazarı ve tüm bunlara rağmen üretmek için kendinde o gücü bulabilen güçlü bir insanın hayatına tanıklık ediyoruz. Hayata dair önemli noktaları, kavramları sorgulamaktan geri kalmadığını görüyoruz. Yani deneme tadında bazı bölümler. Ben okurken bir an olsun sıkılmadım, devam serisini de okumak için sabırsızlanıyorum. Keyifli okumalar, sevgiler. :)
"Bu kitabı şık bir şapka gibi başınızda taşımak isteyeceksiniz. Ama ne yazık ki size çok daha fazlasını yapacak…"
Demiş Murat Uyurkulak arka kapağında.
Haklıymış.
Okuyana daha fazlasını yapıyor. Büyülüyor!
"Neden sıradan bir kadın değilim ki ben? Mesela neden kadınlığımın önünde bir rakam var? O rakam neden diğerlerinde
167 syf.
7/10 puan verdi
Simone De Beauvoir, komünist, feminist, varoluşçu gibi birçok yaftaya maruz kalmış ama bunların dışında olarak ‘’kadın’’ olarak yaşamını sürmüştür. Kendisine yakıştırılan şeylere özellikle ‘’Varoluşçu yazar’’ sözüne itiraz etse de faydası olmamış üstüne yapışmıştır. Bir diğer üstüne yapışan şey ise kitaplarının Sartre ürünü olduğu, Sartre’ın