---Okumak isteyenleri caydıracak ve yazarın ekmeğine kan doğrayacak yorum içerir.---
Olmayan migrenim tuttu. Soldan soldan kafam ağrıyor şu anda. Son 30 sayfasını uyuklayarak okudum ki kitap bitsin yorumlayım da uyuyayım diye. Ertesi güne bıraksam içim soğuycak, yazcaklarımı yazamıycam çünkü...
bu kitabi tatilde olup yanımda okuyacak bişeyim
Mine Söğüt, Latin Dili mezunu ve aynı zamanda da gazeteci. Kendisi bu edebi altyapısının gazeteciliğinden geldiğini söylüyor. İnsan Hakları ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Daha sonra da editörlük yapmaya başlamıştır. İlerleyen zamanlarda da bilindiği üzere roman, biyografi, öykü, deneme gibi türlerde kitaplar yazmıştır. Eşi
Dedim ki "Neden olmasın?"
Zaten canım sıkkın, kafam bozuk
Bari bi inceleme yapayım canım (!) kitaba
Aslında yazara karşı hiçbir art niyetim yok
Ama ana sayfamın içine etti bu kitap, bıhtığm.
Banane ulan ruh eşinden!
Üstelik ben daha kendi ruhumu çözümleyememişken.
Kitabın içeriğini hiç merak etmiyorum
Sadece sürekli ana sayfamda görmek canımı sıkıyor.
Aslında suç adamda değil ki
Adam basmış parayı, yapmış reklamını
Suç, her boku okumadan beğenen yüksek zekalı (!) okurlarımızda.
İncelemeyi tamamen can sıkıntısından dolayı yaptım
Ciddiye almayın.
Bilmem hangi âlemden bu toprağa düşeli;
Yataklara serildim, cam kırığı döşeli…
Kafam bir cenk meydanı, kokusu kan ve barut,
Elindeyse düşünme, gücün yeterse unut!
Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım;
Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım.
Bana yanmak düşüyor, yangın görsem resimde;
Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde.
Alırken dilenciyim, verirken de borçluyum;
Kalmadı eşya ile aramda hiçbir uyum.
Taş taş üstüne koysam, bozuk diyorlar, devir!
Bir ok çeksem, diyorlar; peşinden koş ve çevir!
Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlık;
Kimse edemez bana, benim kadar düşmanlık.
Edit:
Zaten kafam bozuk, bir de siz bozmayın. UZAK DURUN!
Şimdi şöyle bir şey var. Ben herkese iyi gelmem. Yani nasıl ki herkesi ruhundan anlarım, ben de yalnız ruhumdan anlayanlara iyi gelirim. Yalan yok. "Şizofren" tanısı koyanlar çok oldu. Ama beni bu halimle bile kabullenenlerle yola devam ederim. Yo hayır, "sen insanı deli edersin" diyecekseniz, uzak durun lütfen. Ben "ben"i zor çekiyorum. Bir de sizinle uğraşamam.
Evet, atarlıyım, deli damarım var, işinize gelirse artık.
Kimse kimseye mecbur değil!
Ölmüş birine doğum günü metni yazmanın zorluğu daha en başta kendini gösteriyor. Hele bu kişi Sylvia iken benim için daha zor. Bu yüzden hiçbir zaman yazmadım ama bu sene yazmak istiyorum.
Sylvia çoğunluk tarafından ne yazarlığı ne şairliğiyle, sadece intiharı ile tanınıyor. Sanırım onun hakkında en çok içerlediğim nokta bu. Burada özellikle Lady
Bilmem hangi âlemden bu toprağa düşeli;
Yataklara serildim, cam kırığı döşeli...
Kafam bir cenk meydanı, kokusu kan ve barut,
Elindeyse düşünme, gücün yeterse unut!
Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım;
Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım.
Bana yanmak düşüyor, yangın görsem resimde;
Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde.
Alırken dilenciyim,