Atatürk Türkiyesi'ni bir öğrenci anlatıyor, ismi Mahmut Sadi. “Yıl 1923. İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci olduğum sıralar. Okul duvarında bir ilan görüyorum. Avrupa’ya talebe yollanacaktır. Allah Allah diyorum, ülke yıkık dökük. Yıl 1923, Avrupa’ya talebe! Lüks gibi gelen bir şey, ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içerisinde 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Mustafa Kemal Atatürk: "Berlin Üniversitesi'ne gitsin", diye yazmış. Zaman geldi. Sirkeci garındayım, ama kafam öyle karışık ki gitsem mi kalsam mı, orada beni unutur mu bunlar, para yollarlar mı, gurbet ellerde ne yaparım? Bir an gitmemeye karar verdim, döndüm. O sırada bir müvezzi ismimi çağırdı "Mahmut Sadi, Mahmut Sadi, telgrafın var!" Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu: ”Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz”. Mahmut Sadi: "Gel de şimdi gitme, git de orda çalışma, dön de bu ülke için canını verme?", diyor.
264 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Mühim Bir Mesele;
Bu incelemede birtakım samimi itiraflarda bulunacağım. Ben küçüklüğümden beri ulusal ve etnik mensubiyetim konusunda bir karmaşa içinde kaldım. Evde, okulda, çarşıda, sokakta, mahallede vs büyük çoğunlukla Türkçe konuşuyorduk. Sadece köyde Kürtçe konuşma fazlaydı ama biz köyde yaşamadığımız ve ancak bir mevsimde birkaç kere köyü ziyaret
Hamal Kürt
Hamal KürtMücahit Bilici · Avesta Yayınları · 2019201 okunma
Reklam
İşte böyle ince düşünceli bir lider.Tek liderimiz :')
İstanbul Üniversitesi‘nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm: “Avrupa’ya talebe yollanacaktır.” ”Allah Allah” dedim! Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa’ya talebe. Lüks gibi gelen bir şey.Ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk, “Berlin Üniversitesi’ne gitsin.” diye yazmış.… Vakit geldi, Sirkeci Garı‘ndayım; ama kafam çok karışık.Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı? Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı.“Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var.” “Benim” dedim. Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu: “Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.” İmza: Mustafa Kemal Okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım. “Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme.” dedim. “Düşünün 1923‘te o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?”Çok başarılı oldum. Ülkeme alev olarak döndüm. Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü‘nü kurdum. Kürsü başkanı oldum. Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım. Ben kim miyim? Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım.. Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak
Tam da evlenecek zaman! Kafam karışık bir şekilde uyandığım sabahların hangi güne ait olduğunu bilemezken en yakın arkadaşlarımdan birinin evleneceği tutuyor. Hem de yıldırım hızıyla verilmiş bir karar da değil, 2 senedir evleneceklerine dair hikâyeler dinliyoruz ama bu sefer oluyor galiba ki önceden kararlaştırılan tarihte hiçbir erteleme olmadan
İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesinde öğrenci olduğum sıralar, ‘Avrupa’ya öğrenci gönderilecektir’ diye duvarda bir ilan gördüm. Allah Allah! Dedim. Ülke yıkık dökük her yer virane… Lozan yeni imzalanmış. Bu durumda Avrupa’ya talebe… Lüks gibi gelen bir şey. Ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Atatürk benim ismimin yanına Berlin Üniversitesine gitsin diye yazmış... Vakit geldi. Sirkeci Garındayım ama kafam çok karışık. Gitsem mi kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı? Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzii ismimi çağırdı. -Mahmut Sadi… Mahmut Sadi!.. Bir telgrafın var. Telgrafı açtım aynen şunları yazıyordu: "Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz. İmza; Mustafa Kemal" Telgrafı okuyunca düşündüm. 1923’te o kadar kişinin arasında on bir öğrencinin nerde ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi? Çok başarılı oldum. Ülkeme alev olarak döndüm. Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsünü kurdum. Kürsü Başkanı oldum. Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım. Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamı Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak’ım.
İstanbul üniversitesinde öğrenci olduğum sıralar... Okul duvarında bir ilan gördüm ; " Avrupa'ya talebe yollanacaktır... " Allah Allah, dedim... Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa 'ya talebe... Lüks gelen bir şey... Ama bir şansımı denemek istedim... 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz... Benim ismimin yanına Atatürk, " Berlin Üniversite'sine gitsin... " diye yazmış... Vakit geldi, Sirkeci Garındayım ; ama kafam çok karışık... Gitsem mi, kalsam mı ? Beni orada unuturlar mı ? Para yollarlar mı ? Tam gitmemeye karar verdiğim,geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı... " Mahmut Sadi ! Mahmut Sadi ! bir telgrafın var... " " Benim " dedim...Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu ; "Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alev olarak dönmelisiniz..." imza... Mustafa Kemal Okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım... " Şimdi gel de gitme,git de çalışma,dön de bu ülke için canını verme..." dedim... Düşünün 1923'te onca işin arasında 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi ? Çok başarılı oldum, ülkeme alev olarak döndüm... Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsünü kurdum... Kürsü başkanı oldum... Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım... Ben kim miyim ? Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bir bilim adamıyım... 🍁 Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak 🍁
Reklam
"İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm: "Avrupa'ya talebe yollanacaktır. " Allah Allah, dedim! Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa'ya talebe... Lüks gibi gelen bir şey... Ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk, "Berlin Üniversitesi'ne gitsin." diye yazmış. ...Vakit geldi, Sirkeci Garı 'ndayım; ama kafam çok karışık. Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı? Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı. "Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var." "Benim" dedim. Telgrafi açtım, aynen şunlar yazıyordu: "Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz." İmza Mustafa Kemal Okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım. "Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme." dedim. "Düşünün 1923'te o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerde, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?" Çok başarılı oldum. Ülkeme alev olarak döndüm. Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü'nü kurdum. Kürsü başkanı oldum. Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım. Ben kim miyim? Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım.. Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak
Resim