Ben, yaşamasını bilmeyenleri severim. Meğerki batmasını bilmeyenler; çünkü bunlardır karşıya geçenler. Ben, büyük hor görenleri severim, çünkü bunlar büyük saygılılardır, karşı kıyıya duyulan özlem okları. Ben, batmak ve kurban olmak için önce yıldızların ötesinde bir neden aramayanları, yeryüzü bir gün üst insanın olsun diye kendilerini
Nasıl olup da varlığından kuşkuya düşmüşüm? Oysa hayat denen bu yaranın seni bulmak dışında ne anlamı olabilirdi ki? Bak şimdi her şey ne kadar açık görünüyor oysa. İlk görüşte aşka inanırsın, değil mi Sanem? Evet, çok doğru. Ben de başka türlüsüne inanmam zaten. Biliyor musun Sanem, ben seni hep severim. Her gün daha çok severim. Bak mesela pencerenin önüne bir kuş konar ben seni severim, bir tren yolculuğunda pencereden dışarı bakarken derme çatma bir ev gözüme çarpar ben seni severim, burnuma eskilerden, hangi uzak hatıraya ait olduğunu bir türlü çıkaramadığım bir koku çarpar ben seni severim, kafama kuş sıçar ben yine seni severim... Anlıyor musun beni? Sonra ben bazen biraz fazla kıskanç olabilirim. Diyelim yazlık bir yere gitmişizdir de, bir akşam sen çok hoş bir tunik giymişsindir, oradaki bütün erkekler bayılır sana, hemen aşık olur. Ben mesela, tunik nedir onu bile bilmeden kıskançlıktan çatlayabilirim böyle bir durumda. Ama belli etmem. Ama sen yine de sezersin. Öyle bir laf edersin ki ben, benden başka hiç kimseye bakmayacağını anlarım. O kadar da incesindir. Bir de, bir iyilik rica edeceğim senden. Gözlerine o elem ifadesini yükleyen alçağın adını söyle bana. Söyle ki, ona hemen düello şahitlerimi göndereyim. Silah seçimini o yapsın. Evet. Utanarak kabul ediyorum ki, bunu bir yerde okudum. Ama ne fark eder? Bütün şiirler, romanlar senin için yazılmadı mı zaten? Şarkılar senin için söylenmedi mi?
Reklam
(COK UZUN VE KİTAPTA HERBİR SÖZÜN DÜŞÜNÜLESİ EN NAİF BÖLÜMÜ) “ Momo, şimdi o büyük salonun içindeydi. Burası en büyük kiliseden daha görkemli, en büyük istasyonların salonlarından bile daha genişti. Güçlü sütunların üzerinde yükselen tavan neredeyse görünmüyordu. Etrafta hiç pencere yoktu. Kocaman salonu aydınlatan altın renkli ışık çevrede
Denize varana kadar gökyüzünü seyrettim. İhtiyar’ın kamyonetinin arkasında on altı saatlik bir yolculuk. Sarsıntıdan götüm çürüdü. İki kere mola verdik. Bana kalsa gerek yoktu ama İhtiyar “Ben senin gibi malı çıkarıp yola salamıyorum,” dedi. Adamın işemesine de karışacak halim yok ya. İlk molada bir ağacı suladık. İkincisinde hem kamyoneti hem de
176 syf.
5/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
Kitabı iki bölüme ayırarak incelemek istiyorum. İlk bölüm için; kullanılan dil tatsız, yalın bir dil. Konuyu değiştirsek bir çocuk kitabı olabilecek seviyede anlatım. Çok içine alan bir olay dizini yok ki psikoz barındıran kitapları severim. İkinci bölüm için; aynı anlatım dili uzun bir süre daha devam etmekte fakat bir günlüğe yazılanlar eşliğinde. Yazar kendi tarzını son 50 sayfada bulmuş sanki. Ya da iki farklı kişi yazıp birleştirmişler gibi bir his uyandırdı. Kitabın kapağındaki 'psikolojik roman' sıfatını çok karşılayamamış.
Kafamın İçinde Bir Ben
Kafamın İçinde Bir BenMehmet Ali Çelik · Ares Kitap Yayınları · 201610 okunma
psikopatin mi olayim nergis:-)
İçimden, "Söyle Nergis, ben seni ne çeşit se­veyim?" diye geçirdim. Psikopatın mı olayım, ismini göğsüme jiletle mi ka­zıyayım? Daha bir kerecik bile elimi tutmamışken toka­laştığın her erkeğin elini kırayım. Okul çıkışında kapı­da dikileyim, sana musallat olayım. Kolundan çekip, "Gel takılalım senle," diyeyim, araya giren arkadaşları­nın suratına kafayı gömeyim. "Git başımdan be, bela mısın?" dedikçe ben daha çok belan olayım.
Sayfa 52 - dipnot yayinlari
Reklam
835 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.