-Kur'an, hadîs, icma-ı ümmet, kıyas; herbiri üste doğru varoluşan
tarzda-amelî (pratik) bilmenin ve nazarî olanı zaruriyata çıkarmanın, zâhir ve bâtın, iç ve dış, ölçü ve ölçülendirmeleri. İçyüzü ile toplu ve dış yüzüyle "insan ve toplum meseleleri" genişliğince geniş bu mânâ çerçevesinde, oluşumu boyunca kendi kavram ve diliyle oluşan tefekkür ve ilimler.
Bahsi, "imân ve usûl" meselesi içinde takip ederek, kafası kütük ve kalbi sağır "kaynaktan yapmalıyız" tekerlemecilerinin hâli bakımından da gösterelim:
Peygamber'in Peygamberliğini Allah tarafından biliriz. Her ne kadar Peygamber Allah'a çağırsa da, hiç kimse, Allah gönlüne tasdik ve Peygamber olduğu bilgisini koymadan, Peygamber'in hak ve doğru söylediğini bilemez. Bunun için Allah, "Sen şübhesiz ki sevdiğini doğru yola ulaştıramazsın, fakat Allah, dilediğini doğru yola eriştirir" buyurmaktadır. Eğer Allah'ı bilmek, Peygamber vasıtasıyla olsaydı, insanlara MARİFETULLAH nimetini ihsan etmek, Allah'tan değil, peygamberlerden olurdu. Halbuki, Rabbini bilme nimetini Peygamber'e ihsan edende Allah'tır. Peygamber'i insanlara tanıtarak tasdik ettirmesi, Allah'ın insanlar için bir nimeti ve lütfudur. "Kul, bildiği hayrı ancak Allah tarafından bilir!" dememiz gerekir...
İmam-ı Azam'ın belirttiği mesele, imânın marifetullah'ın ne olduğunu gösterdiği gibi, Peygamber'in tasdikinin de -tasdik ne?- ne demek olduğunu gösteriyor.
Peygamber'e kendini bildiren Allah, Peygamber'e peygamberliğini bildiren Allah; kullara kendini ve Peygamber'ini bildiren Allah. Bilmek; marifetullah ve nasibi kadar...