Dergiyi ilk defa okudum ve genel olarak beğendim. Eksik tarafları var mı var tabi mesela şiir azdı. 1-2 tane vardı yoktu. Hikaye, Öykü, Anlatı, Denemeler mevcut. Hepsi de samimi ve içtendi. Buraya kadar genel düşüncelerimi söyledim. Şimdi kapak konusu Dali ve Bulgakovdan bahsedelim kısaca. Dali gibi bir dahinin kısaca hayatı ve yaşadığı önemli olaylar anlatılmış 5-6 sayfalık uzun tutulmuş bir yazıydı. Bulgakov yazısını daha çok beğendim. Usta ile Margarita'yı anlatıyordu. Ama öyle yüzeysel değil. Usta kim Margarita kim Bulgakov'un hayatından izler taşıyan ve ölümünden 26 yıl sonra basılan bu baş yapıtını masaya güzelce yatırmışlar. Sevdim, keyif aldım okurken önemli yerlerin altını çizdim. Çizmeden yapamam. Sonra dönüp tekrar bakarsan çok işe yarar bu. Alın okuyun ufkunuz genişler.
Gürültü büyüdükçe insan kulağını daha çok kapatmak istiyor. Savaşa giden biri anlatmıştı. En kötüsü ölmek korkusu değil. “En kötüsü” demişti, “Hiç bitmeyen gürültü.O delirtiyor insanı.” Şimdi savaş yok diyorlar ama gürültü sanki bir savaş gibi, kulağını kapamak istiyor insan.
Arkadaşlarıma yetişebilmem için çok daha sıkı çalışmam gerekiyormuş. Oysa ben onların ulaşmak istediği yerdeydim. Tembellik hakkımı ömrümün sonunda kullanmak yerine çocukluk yıllarımda kullanmaya karar vermiştim. Bunu onlar anlamazdı tabii.
Acı çekmek seni daha olgun, daha güçlü, daha iyi biri yapmayacak. Yeniden başla. Seni sevmeyen, değer vermeyen biri için üzülüp durmak seni daha onurlu biri yapmayacak. Bırak artık beklemeyi, yeniden başla.