Bizim edebiyatımızda modernist romanın ilk örneği diyebileceğimiz eser Aylak Adam… Yusuf Atılgan Aylak Adam romanında kullandığı anlatım teknikleri bakımından romana üst düzey bir kimlik kazandırır. Aylak Adam kış, ilkbahar, yaz ve güz olmak üzere 4 bölümden meydana gelir. Atılgan’ın eserlerinde yalnızlık, yabancılaşma, kötümserlik, intihar,
Merhabalar,
Malum koronalı moronalı karantinalı kısa çalışma ödenekli işsiz güçsüz günlerimde açtığım ve sizlerin değerli destekleriyle her geçen gün büyüyen Youtube kanalımın bugün 17. günü.
1 Nisan tarihinden başlayarak iki ay boyunca neredeyse her gün bir kitap incelemesi bir de edebiyat sohbeti olarak devam ettiğim kanalıma Haziran ayı
Sinema-edebiyat ilişkilerindeki başarılı yapımları, tavsiye film listesi haline getirmek için öncelikle
Edebiyat Atlası ‘ndan bir alıntıyı daha önce paylaşmıştım.(#46533729)
Romanlardan sinemaya aktarılan filmlerde eserin aslına ne kadar sadık kalındığı yoruma açık olmakla birlikte
Bu videodan Yusuf Atılgan'ın bütün kitapları hakkında filozof ve psikanalistler eşliğinde bilgi edinebilirsiniz: youtu.be/N7qPdz3QdlE
"Aylak Adam, boyuna gerçek bir sevgi arıyor. Bence aradığı sevgi dünyada yoktur." Yusuf Atılgan
Hepimiz hayatlarımızın bir döneminde de olsa mutlaka gerçek sevgiyi aramışızdır. Onu tek tutunacak
Çekiliş sona ermiştir. Kitap kazanan arkadaşları tebrik ederim. Keyifli bir çekiliş oldu.
''Kitap kazanan kişilerle, kitabı gönderecek bağışçı, en kısa sürede iletişime geçecektir.''
Öncelikle bu çekilişe bağışladığı kitaplarla, emekleriyle, paylaşımlarıyla katkıda bulunan herkese çok teşekkür ederim. Sizlerin sayenizde çok daha güzellerini
Edebiyat bulunduğu çağda dünyanın nasıl anlamlandırıldığıyla yakın ilişki içinde olmuştur. İçinde bulunulan çağın “gerçek”e verdiği anlama göre şekil almıştır. Bu değişmelerden yüzyıllar nasıl etkilenmiş ona bakmakta fayda var. 19.yy itibariyle Aydınlanma Çağı’nda maddenin somut gerçekliğine olan güven tavan yapmıştır. “Yalnızca gözümle gördüğümü
"Mutlu insanların hikâyesi olmaz", diyor Umberto Eco. Ünlü yazarların yaşam öyküleri bu sözü doğrular nitelikte...
1. Fyodor Mihailoviç Dostoyevski: Edebiyatın dev ismi Dostoyevski epilepsi (sara) hastasıydı. Homofobik ve iflah olmaz bir kumarbazdı.
Çocukluğunu Moskova’daki Marya Hastanesi’nin bir lojmanında, zorba ve alkolik bir baba
- Büyülü gerçekçilik, normal ya da gerçekçi kabul edilen sanat akımlarında olmaması gereken sihirli ve mantık dışı öğeleri içeren sanat akımı.
Vikipedi'den tanımına baktığım ve kitabın ait olduğu akımı yazarak incelemeye başlamak istedim. Ne olduğunu bildiğimiz ama spesifik ismini bilmediğimiz kavramlar olabiliyor. En azından benim için öyle.
Mersin'de "Mehmet Usta" isimli bir lokanta var. Orada yediğim iskenderin tadı yediğim günden beri damağıma yapıştı sanki. Sülale boyu lokantacı olmamıza ve aynı zamanda benim de öğrencilik dışında lokanta sektörünün içinde olmama rağmen ora gibisine daha denk gelemedim. Ne zaman Mersin'e halamların yanına gitsem ilk durağım ora
Geleneksel hale gelen "Ramazan" ayına denk gelen buluşmamızı bu yıl da 16 Nisan akşamı iftarlı / yemekli olarak gerçekleştirdik.
Buluşmanın oldukça kalabalık olmasından sebep akıllarda acaba her buluşma yemekli, kekli börekli bir konsepte mi dönüşse sorusu belirse de şimdilik yanıp sönen bir fikir olarak kaldı.
Bu ay Çin topraklarına
Jim Carrey'i görür görmez koşup aldım. Jim Carrey'le beraber Kafka, Anayurt Oteli/Yusuf Atılgan, Orhan Veli ve Sigmund Freud ile zengin, bir solukta okunacak bir sayı olmuş. Kafka okur sevenlerine duyurulur!
"1971 yılıydı sanırım. Bunalım içindeydim, şimdi yazarsam kapkara şeyler yazarım, diyordum tanıdıklarıma. Bol bol da Kafka ve Proust okuyorum o sıralar. Sonunda Anayurt Oteli' geldi. Bu romanla bu bunalımı bir çeşit de Zebercet'e aktarmış oldum. 'Aylak Adam' bir çeşit günlük yaşamın eleştirisiydi, bir karşı çıkıştı. Yani kültürlü bir aydının bazı toplumsal kurallara, evliliğe, eli paketli olmaya vb. karşı çıkışı; özgürlüğe tutkunluğuydu.''
Bugün Youtube kanalımda edebiyatta anti-kahraman kavramından bahsettim. Edebi metinlerde Eski Yunan tragedyalarından başlayarak protagonist ve antagonist kavramları mevcuttur. Edebi metinler genellikle kahraman protagonist ile onun karşısında yer alan karakter antagonist arasındaki çatışmadan oluşurdu. 19. Yüzyıl ile birlikte edebiyatta yaşanan