Evliya Çelebi'nin, Han'ın sâkilerinin okşamalarına karşı koyduğunu gördük. Ancak seyahatnamesinin bir başka cildinde yaptığı bir itiraf hem mahbublar hem de Evliya'nın zevkleri hakkında önemli bilgi sunmaktadır. Seyahatnamesinin Nemçe'nin Bec kentine ilişkin (günümüzde Viyana) tümcelerinde, mahbublara ne anlamda yaklaşıldığı ve
Nihayet son günü belediye hekimi hastaya, “iyileşmesi lazım geldiğini” söyledi, kaçtı. Bu hakaretten sonra da Macide iyileşmedi.
Macide'nin kocası o gün için belediye hekiminden söz almıştı, gene gelecekti. O gün çıplak Macide beyaz geceliğiyle karyolasına uzandı; kalçasından kalbine kadar bütün vücudunu göğsünün iki sivri ucuna topladı, bekliyordu. Çıplak bacakları gerildi; ayak parmakları ayrılarak büküldü; kâfuri kolları kucaklama müsveddeleri yaparak gerindi; kısa kısa esnedi; çene çizgisinde karar veren bir kalın kemik vardı.
Sokak kapısının tokmağı tek bir noktayla vurdu;
Macide pike örtüyü üstüne çekti; merdivenlerden yavaş yavaş çıkan hekim odaya dargın yüzle girince, Macide'nin çene çizgisinden, deminki karar veren kemik kayboldu; kadın kocasıyla olduğu gibi hekimle de tabii yüzle kaldı. Fakat geceliğinin içinde vücudundan başka şey olmayan Macide’yi bugün belediye hekimi fazla güzel buldu ve eğerlerini bir aralık ensesinde dinlemeye başladı.
Cana yakın bir gençti Kafuri. Arkadaşları onu severdi. Elbette kız arkadaşları da olmuştu. ama bir sevgilisi olmamıştı. Niçin sevgilisi olmamıştı o güne dek, arkadaşları gibi? Bunu kendi kendine soruyordu. Sevgilisiyle nesini paylaşacaktı ki, yoksulluğunu mu?