Dürbünün içindeki denizle gökyüzü koyu kurşunî, adalar, Kayışdağı'na kadar Kadıköy, beride İstanbul, kirli bir camdan bakılıyor gibi, silikti. Küçük Ayasofya'dan Etyemez'e kadar bütün mahalleleri yangınlar silip süpürmüş, yanmayan ahşap ev yığınlarını da uzun savaş yılları, onarımsızlıktan kağşatıp çökertmişti. Büyük camilerin kubbeleriyle minareleri bile sanki artık kagir katılıklarını taşımıyor, pamuk balyası yığınları gibi insana yumuşaklık duygusu veriyorlardı.
Aşka bulanmış, içmeden sarhoş olmuş bir halde karşılaştığı canlı cansız herkese aşkı anlatmaya başladı. Yağmur bekleyen kuru otlara, gökyüzündeki yağmura, yağmurun ıslattığı incir ağacına, incire tırmanan tırtıla, tırtılın peşindeki serçeye, serçenin yuvasını yaptığı kagir evlere, kagir evleri süsleyen güllere, gülün derdine düşen bülbüle, bülbülün peşindeki atmacaya, atmacayı evcilleştiren beylere, beylerin konuk olduğu saraya. Ne varsa gördüğü, dokunduğu, tattığı, kokladığı, işittiği, hepsine aşkı anlattı.
Sayfa 239Kitabı okudu
Reklam
Evler
İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar. İrili ufaklı, birbirinden farklı, Ahşap evler, kagir evler yaptılar. Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu, Evlerin içi devir devir değişti Evlerin dışı pencere, duvar. Vurulmuş vurgunların yücelttiği evlerde Kalbi kara insanlar oturdu. Gündelik korkuların çökerttiği evlerde O fıkara
Sayfa 19 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Vaktiyle Galata’nın İç Azap Kapısı’nda, Ceneviz kavminin asırlar önce inşâ ettiği surlar yıkılırken, dokunulmaması için belediye memurlarına 34 lira koklatılmış, kasvet ve günah kokan bir kâgir kule vardı. Kulenin hemen bitişiğindeki iki katlı ahşap ev bir kapı ile kuleye açılıyor, böylece ikisi bir bütün teşkil ediyordu. İşte burası, banker ve tefeci Culyano Efendi’nin hem evi hem de bürosuydu."
Sayfa 48 - İletişimKitabı okuyacak
O zamanlar babamdan kalma iki katlı kâgir bir evim vardı. Ama ben iki yılda her iki katı da eritiverdim, bir kapısıyla direkleri kaldı bana. Ne olacak… Para güvercin misali, bir konar başına, bir uçar gider !
Sayfa 178 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Gözünü yumduğu zaman bir sürü dağ, fundalıklı bayır, kerpiç, ahşap veya kâgir evli kasaba ve bir sürü de insan görüyor, fakat bunların hiçbiri onun alakasını çekemiyordu. Hayatının bütün hatıraları lüzumsuz ve manasızdı. Ömrünün her vakası olmasa da olabilir, hayatına her giren insan girmese de olabilirdi. Bütün mazisinde kendisine "Ah, neden böyle yaptım?" veya, "Ah, niçin şöyle yapmadım!" dedirtecek bir şey bulamıyordu; ve bu, ömrünün pek tatlı geçtiğinden değil, sadece, ömrünün her kısmına şu anda pek lakayt olduğundandı."
Yapı Kredi Yay.Kitabı okudu
Reklam
Boğazda, su üstünde, eski ve ahşap, büyük bir yalı... Perdeler inik ve yalı, içine kapanık... Yalının derinlerinden bir piyano sesi geliyor. Tuşları ezen sert ve senfonik bir müzik... Yalının sağ yanına geçiş... Bitişikteki bahçede, önü geniş rıhtımlı, terası, züppe ve kibirli, modern ve kâgir bir bina... Üç beş hizmetçi, binanın içini ve dışını temizlemekte , kapıları ve camları silmekte... Piyano sesi uzak...
Mesut sanmak için kendimi Ne kağır isterim,ne kalem; Parmaklarımda cigaram, Dalar giderim mavisinden içeri Karşımda duran resmin.
Bernard Shaw
Shakespare ve Moliere üstüne hep iyi sözler söylenmesinin ve gençlere önerilmesinin nedeni, gerçekte, kavgalarını, insanı daha iyi yaratmadığı gerekçesiyle Tanrı'yla yapmalarıdır. Onların kavgası, işlerini iyi yapmadıkları veya hiç çalışmadıkları halde gelirleri yüksek sayılara ulaşan sınıfla olsaydı, fitneci, kâgir, edepsiz ve ahlak düşmanları diye suçlanırdı.
Sayfa 129Kitabı okudu
Bir gün Niğde'ye dönecekler, anlattıklarıyla herkesi hayrete boğacaklardı. Çünkü nereye giderlerse gitsinler ev hep Niğde'deki, o eşyası kırk beş dakikada boşalıveren, iki katlı kâgir bina demekti.
Reklam
Aşka bulanmış, içmeden sarhoş olmuş bir halde karşılaştığı canlı cansız herkese aşkı anlatmaya başladı. Yağmur bekleyen kuru otlara, gökyüzündeki yağmura, yağmurun ıslattığı incir ağacına, zincire tırmanan tırtıla, tırtılın peşindeki serçeye, serçenin yuvasını yaptığı kagir evlere, kagir evleri süsleyen güllere, gülün derdine düşen bülbüle, bülbülün peşindeki atmacaya, atmacayı evcilleştiren beylere, beylerin konuk olduğu saraya.
RAKKASE - Mekkehan K.
“Kale Kapısı semtinde sırtını surlara yaslamış dedesinin dedesinden kalma kagir konağın eskimeye yüz tutmuş tahta merdivenlerini gıcırdata gıcırdata elinde idare kandili olduğu halde üst kattaki namaz odasına çıktı Rüştü Efendi. Kapının arkasında asılı duran siyah cüppesi ve kuyruklu siyah sarığını gecelik entarisinin üzerine giydi. Gecenin en derin noktasında garip bir huzur ve huşu ile seccadesinde iki rekat teheccüd namazı kıldı ve zikrine başladı. Puhu kuşlarının çiftleşmeden önce dişisini aşka davet eden sesine benzer “HU, HU, HU..” çekerken adeta kendinden geçti.”
357 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.