Yeni yazım. "Nihayetten Bidayete"
Yüksekçe bir yere çıkıp meydanları izliyorum bir zaman. İnsanların yüzlerine bakıp nereye yetişmeye çalıştıklarını merak ediyorum. Sonra camilere, sahaflara, terkedilmiş sokaklara, rengi, kokusu kesif dükkanlara dalıyor, kalabalık caddelere ve şehrin en hışırtılı çarşılarına vuruyorum kendimi. İnsanı ve insanla var olan değerleri; güzellik,
Dikkat! Aşağısı ağır özlem içerir!
Önünden sık sık geçtiğimiz ve bir gün saparım dediğimiz ara yollar; bizi bir yanımızla çağıran ıssız bahçeler; terk edilmiş kagir evler; dinlemeye vakit bulamadığımız hikâyeler; okurum ya da izlerim diye listelediğimiz filmler, kitaplar vardır. Böyle gözümüzün, gönlümüzün ucunda sallanırlar ama bir türlü nasip olmaz buluşmak. Bazı şeyleri ısrarla erteleriz, uzun bir ömür yaşayacağımızdan emin: "Yarın olsun hele, bakarız." diyip dururuz. Kendi âlemini fethetmek , bunun için uyanmak, kabuğunu kırmak, yeni yollara sapmak, ıssız zannettiği bahçelere girmek, viranelerin altında yatan hazineleri görmek, yeni hikâyeler dinlemek, görüşü güzel, gönlü dost olanlara selâm vermek ve onların selamına nail olmak... Ertelemeden!
Reklam
Yalan değilmiş eskiden her şeyin daha güzel olduğu; bir nostalji sayıklaması değilmiş. İşte gözlerimle görüyordum. Sokaklar eğri büğrü olsa da kagir evlerin hepsi bahçe içinde tek ya da iki katlı, kiremit damlı. Bütün şehir gibi burada da yüksek duvarların arkasından sokağa sarkmış portakal ve turunç ağaçları, nar dalları var, aralık kalmış kapılardan çekincesiz göz attığımda taşlığın iki yanına sıralanmış gülhatmiler, sarmaşık gülleri, büyük ve keskin kokulu karanfiller, duvar diplerinde mor, kırmızı, pembe, beyaz sardunyalar. Hepsinin güzelliğine işte ben tanığım.
Sayfa 37
135 syf.
10/10 puan verdi
Ermeni Taşra Edebiyatının bir temsilcisi Hamasdeğ
"Asıl adı Hampartsum Gelenyan'dır. Edebi mahlas olarak kullandığı Hamasdeğ ise kendi adı ile erkek kardeşleri Asdur ve Eğya'nın adlarının başlangıçtaki harflerinin birleşmesinden oluşmuştur. Bu mahlas anlamsız bir sözcük olmayıp. Ermenice'de takımyıldız anlamına gelen hamasdeğutyun sözcüğünü çağrıştırır. Hamasdeğ.
Güvercinim Harput'ta Kaldı
Güvercinim Harput'ta KaldıHamasdeğ · Aras Yayınları · 201129 okunma
İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar. İrili ufaklı, birbirinden farklı, Ahşap evler, kâgir evler yaptılar. Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu, Evlerin içi devir devir değişti Evlerin dışı pencere, duvar. Behçet Necatigil
Bu cümleler hüzünlü :/
Evlerle de tanışıklığım var. Ben geçerken, her biri önüme atılıp bütün pencereleriyle bana bakar gibidir. “Merhaba, nasılsınız?.. Ben de iyiyim. Bana mayısta bir kat ekleyecekler!” Yahut: “Sağlığınız nasıl?.. Ben yarın onarıma giriyorum…” gibilerden konuşmalarını duyar gibi oluyorum. Aralarında daha çok sevdiğim, candan dostlar vardır. Bunlardan biri, bu yaz bir mimarın bakımı altına girecekmiş. Her gün yoklayacağım. Tanrı korusun, bakıma alalım derken büsbütün yeryüzünden etmesinler. Açık pembe bir evciğin başına gelen hiç aklımdan çıkmaz. Pek sevimli küçücük bir kagir yapıydı. Bana öyle güleryüzle, biçimsiz, hantal komşularına öyle gururla bakardı ki, önünden geçerken içim hazla dolardı. Geçen hafta o sokaktan geçerken dostuma bir bakayım dedim; kulağıma bir feryat çarptı: “Beni sarıya boyuyorlar; şu halime bak!..” Vicdansızlar! Barbarlar!.. Öyle kıyasıya boyamışlar ki, fırça değmedik ne sütun, ne saçak kalmıştı. Zavallı dostumu, sapsarı bir kanaryaya döndürmüşlerdi. Üzüntüsünden az kalsın ben de sarılık oluyordum.
Sayfa 6
Reklam
Nasıl bir tasvir, hala güncel olması da pes! Alkış
Genellikle, icazetname koparıp alim sıfatıyla bir daireye kapağı atmak için yanıp tutuşan, dünyevi ilimleri kafirlik saymalarına rağmen dünyevi çıkarlar peşinde koşmayı ihmal etmeyen bu talebeler, günde beş kere aptest tazelemelerine karşılık, hamama ancak ayda yılda bir giderler, kagir medresenin kurşun kubbeleri altındaki hücrelerde yatıp kalkarlar, yer içerlerdi.
Çöken akşamla birlikte yeniden başlamıştı kar. Tarlabaşılılar Kulübü’nden çıkınca içimiz ürperdi. Paltolarımızın yakasını kaldırıp boşlukta savrulan beyaz zerrecikleri izleyerek Sakızağacı Sokağı'ndan aşağı vurduk. Kentsel dönüşüm çoktan başlamıştı; bulvardan Dolapdere'ye doğru üç blok üzerindeki eski apartmanlar, kâgir binalar tahliye edilmiş, etrafları parlak teneke bloklarla örtülmüştü. Işığını yitiren boş evler, ölümü bekleyen karantinadaki hastalar gibi sessizce dikiliyorlardı karanlığın içinde.
"Yalan değilmiş eskiden her şeyin daha güzel olduğu; bir nostalji sayıklaması değilmiş. İşte gözlerimle görüyordum. Sokaklar eğri büğrü olsa da kâgir evlerin hepsi bahçe içinde tek ya da iki katlı, kiremit damlı. Hepsinin güzelliğine işte ben tanığım.."
Kâgir bir binanın içinde sonsuzluğun kapılarını arıyorum. Lakırtılar arasında ve baştanbaşa efkârlı. Değirmen habire dönüyor ve öğütüyor. Kim bilir bana ne zaman sıra gelecek?
Reklam
256 syf.
·
Puan vermedi
·
20 günde okudu
Selamün Aleyküm Geç te olsa bu kitaba inceleme yazabildim çok şükür. Umarım güzel olmuştur :) Üstad Bediüzzaman her zaman sabrı ile, muhabbeti ile; "Kardaşlar, hiç unutmayın: Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur." Ve bir çok özelliği ile insanları kendine hayran bırakıyordu. Böylece insanlar onun bu bilgisinin ve ahlakının nereden geldiğini merak ediyor ve onun yanına gidip Risale-i Nur okuyup Üstad'dan feyiz alıyorlardı. Eşi tarafından umursanmayan ve kendisini hep boşlukta hisseden babasından kalan şirketi yönetmeye çalışan bir patron. Annesi ve köylüler tarafından kan davasına zorlanan bir genç. İçki, kumar vb. alışkanlıklarla müptela olan aynı zamanda onları bırakmaya çalışan bir genç. Ve bu üç ayrı hayatta Kirazlı Mescit Sokağın'da Nur Talebelerinin kiraladığı 46 numaralı üç katlı kâgir evde buluşuyorlar. Birlikte çay içip muhabbet ediyorlar ve Risale-i Nur okuyorlar. Gelecek nesiller için din konusunda ne gibi hizmetler yapabileceklerini düşünüyorlar her daim... Bunun dışında Bediüzzaman'ın mücadelesi ve yaşamı boyunca onu rahat bırakmayan mahkemelerde yıllarını geçirdiği hayatının bir kesiti, Nur talebelerinin Üstad'a sevgiyle hizmetleri, İnönü döneminde din konusunda çekilen sıkıntılar, sonrasında Menderes'in gelip 18 yıl sonra ezanın Arapça okutulmasına izin vermesi özetle kitapta anlatılan olaylar. Okumanızı tavsiye ederim.
Kirazlı Mescid Sokağı
Kirazlı Mescid SokağıYavuz Bahadıroğlu · Nesil Yayınları · 2012156 okunma
Mevlana.Aşka bulanmış,içmeden sarhoş olmuş bir halde karşılaştığı canlı cansız herkese aşkı anlatmaya başladı. Yağmur bekleyen kuru otlara,gökyüzündeki yağmura,yağmurun ıslattığı incir ağacına,incire tırmanan tırtıla,tırtılın peşindeki serçeye,serçenin yuvasını yaptığı kagir evlere,kagir evleri süsleyen güllere,gülün derdine düşen bülbüle,bülbülün peşindeki atmacaya,atmacayı evcilleştiren beylere,beylerin konuk olduğu saraya.
Sayfa 147
Selanik'e Yunan ayak bastığından beri Türk mahallelerinde, çoğu boyasız, dökük, kâgir, cumbalı, birbirine yaslanmış, iki katlı evlerle donanmış Türk mahallelerinde, bir sessizlik, bir korku, bir umutsuz bekleyiş hüküm sürmekteydi.
Evler
İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar. İrili ufaklı, birbirinden farklı, Ahşap evler, kâgir evler yaptılar. Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu, Evlerin içi devir devir değişti Evlerin dışı pencere, duvar. Vurulmuş vurgunların yücelttiği evlerde Kalbi kara insanlar oturdu. Gündelik korkuların çökerttiği evlerde O fıkara insanlar
"Genellikle icazetname koparıp alim sıfatıyla bir daireye kapağı atmak için yanıp tutuşan, dünyevi ilimleri kafirlik saymalarına rağmen dünyevi çıkarlar peşinde koşmayı ihmal etmeyen bu talebeler, günde beş kere aptest tazelemelerine karşılık, hamama ancak ayda yılda bir giderler, kagir medresenin kurşun kubbeleri altındaki hücrelerde yatıp kalkarlar, yer içerlerdi. "
Sayfa 90 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
358 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.