İnsanlar kendilerini affediyorlardı, Tanrı onları affediyordu, gel gör ki onlar değişmiyordu.
Çocuklarına isim koyamayan insanlar başka şeylere isim koyarlar.
Reklam
Bütün içimden geçenleri nasıl anlayabilirdi? Durgun ve dalgın bir tavırla sözlerini dinliyordum. Arada birkaç önemsiz söz mırıldanıyordum. İnsanlar arasında alışılmış yollar dışında bir anlaşma aracı bulunamaz mıydı? Bulunamazdı. O zaman, daima kaybedeceklerdi. Hele beni bütünüyle kaybediyorlardı. Kitapları, kötü kapaklar içinde, acemice çizilmiş resimlerle dolu kâğıt yığınları olarak kalmaya mahkûmdu. Benden gerektiği gibi yararlanmasını bilmiyorlardı. Bir başka yol bulunabilseydi, beni konuşturmayı bilselerdi...
Sayfa 233 - İletişim Sinan Yayınları Dördüncü Bölüm
Fakat sıradışı bir durum olduğunda insanlar her zaman bir şeyler uydururlar ve o saatten sonra neyin gerçek neyin kurgu olduğunu bilmek tam anlamıyla mümkün değildir artık.
İnsanlar anı yaşamayı neden ancak an geçip gittikten sonra fark ederlerdi?
''Bir şeyi yazıya döktüğünde, onu anımsamana gerek kalmadığına inanma eğilimi gösterirsin, çünkü ona daha sonra bakabilirsin. Yazık ki, bu, zihni tembelleştirir. Senin gücün, bir kâğıt parçasına devredilmiştir. (..) Halkımızdan yüz yaşında olanlar elli yaşında sahip olduklarının iki katı bilgiye sahiplerdir. Biz bilgiyi yazılı olarak aktarma yoluna nadiren başvurduk. Bizim için bu ne gerekliydi ne de uygundu. (..) Biz binlerce yıldır mesaj sopalarımızın üzerine simgelerle yazılan yazıyı kullandık ve gelecekteki yolculara notlar ilettik. Bizim mağaralarda ve koyaklarda kaydedilmiş bir tarihimiz var, ama bizim halkımız her zaman yaşamlarını maddi şeylere değil ruha dayalı olarak yaşadı. Biz doğayı ya da unsurları kontrol etmeyi ya da kendimizi üstün insanlar haline getirmeyi asla düşünmedik. Dünya evrimini henüz tamamlamadı. İnsanın buradaki en iyi yaratık olduğuna karar vermesi akla uygun bir şey değil. Bitkiler hala uyum sağlıyorlar, hayvanlar hala gelişiyorlar ve insanların ruhsal farkındalıklarının eşyalara verdikleri önemi yakalaması için katetmeleri gereken uzun bir yol var. Biz bunun yerine, kendi yolumuzu geliştirdik, çünkü bizim isteğimiz uzun ömürlü olmak ve tüm yaşamın uyumlu olması.'' (Sayfa: 218-219)
Reklam
Ben kimseyle böyle konuşamıyordum. Çocukken öyle değildim belki, hatırlamıyorum. Ama kâğıt topladığım günler boyunca insanlarla aram iki ucundan tutulup yırtılan bir kumaş gibi açıldı. Çöp karıştıranlardan doğal olarak kaçıyordu insanlar. Her an onların da ceplerini karıştırıverecekmişim, onları soyacakmışım, yanıma yaklaşana saldıracakmışım, taciz edecekmişim gibi kaçıyorlardı. Oysa kamımızı doyuracak parayı bulmaya çalışıyorduk. Böyle böyle uzaklaştım insanlardan. İster istemez kokuyordum, kimseye yaklaşmıyordum. Okuldakiler kâğıt topladığımı bilmiyordu, ama onlara da ben yaklaşmıyordum. Kendimi kimseyle arkadaşlığa layık görmüyordum
İnsanlar kitapların kaderlerini de değiştirir.
-Ya zenginler? Onları seviyor musunuz? -Beni en çok kimler rahatsız eder, biliyor musunuz?.. Zenginliği temsil eden kağıt parçalarından başka hiçbir şeyi olmayan insanlar... Jetlerdeki TV starlarına sesleniyorum! Hey, dingiller! Gerçek hayat burada, aşağıda yaşanıyor!
İnsanlar hayatımızda ikamet ederler; kimileri yıllarca kalır, kimileriyse turisttir, sadece geçerken uğrar. Bazen aradaki farkı anlamak güç olabilir.
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
Yıldızlarla çevriliyken parlamak zordur. Sıradan insanlar olmamız seni kahrediyor gibi ama benim tek istediğim buydu.
Sayfa 192Kitabı okudu
Bana göre insanlar kitaplara benziyorlar ve ben onların gösterişli kapaklarından ziyade içlerine tutuluyorum.
Sayfa 135Kitabı okudu
İnsanların evliliği bir yapbozun iki eksik parçasının bir araya gelmesi ve birbirlerine tam uyduklarını fark etmesi olarak tanımladıklarını duymuştum. Ama bu doğru değil. İnsanlar birbirinden farklı ve bu iyi bir şey.
Sayfa 134Kitabı okudu
"Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmazsam deli olacaktım." Sait Faik Abasıyanık
Gece göğüne bakarken, böylesine büyülü bir şeyin hep orada olmasını aklım almadı. Biz insanlar aşağıya bakmakla o kadar meşgulüz ki yıldızlara bakmayı unutuyoruz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.