“Zenciler prensesi olacağım.
Hayat işte asıl o zaman başlayacak”
Pippi Uzunçorap
Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.
Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
Bir bıçağın gereksiz
Nilgün Marmara'nın bu eserine inceleme yazmaya gerek var mı bilmiyorum... Ama inceleme yazmayınca kendimi o eser hakkında kötü hissediyorum. Hiç elime değmemiş yüreğime dokunmamış gibi. Lakin Marmara'nın bu eseri derleme olmasına rağmen - kağıtlar yani öyle normal aklına gelenin o anki yazıldığı- birçok şairin ve yazarım diyenlerin
Daha çok sevmek, daha çok gülmek, daha çok düşünmek isterdik.
Daha çok görmek, daha çok anlamak, daha çok güvenmek isterdik.
Şimdi bizden kalanlar bu istekler ve bu kelimeler.
Huzur, rüyalar, uyku ve öpüşler vardı.
İnsanlar, meyvalar, kağıtlar ve kalemler de vardı.
Çünkü hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz.
Yazı hariç. Evet, tabii, tek teselli yazı hariç.
Ali Çuhadar, Anadolu bozkırından, Çorum'un bir köyünden Hasanoğlan'a öğrenci olarak gelir. Öğretmeni ona basımevinin sobasını yakma görevi verir. Yakıt kömürdür. Ali, köyünde tezek, odun yakar. Kömürü öğretmeni anlatmıştır ama nasıl yakılacağını bilmez.
Acemi çocuk ve yanmayan soba...
Çocuk acemi. Kömürü sobaya doldurur, altından
13 yaşından beri kağıt topluyorum Ankara'da. Niğdeliyim. İlk okula başladığım yıl geldik Ankara'ya. Orta okulu bitirebildim yalnızca; hep taktir alarak geçtim sınıfları. Liseye yazdırmadı babam; sokağa saldı beni çalışıp da işe yaramam için. O gün bugündür sokaklardayım; çizgili, çizgisiz, kareli, beyaz ve rengarenk kağıtlar, kartonlar topluyorum.
Milyonlarca insan tarafından okunmuş ve okunmaya devam edecek bu başyapıt için ne söylenebilir ki? Yüzlerce inceleme ve alıntıdan sonra üstelik.
Ben de yazara, yüzünü görmediğim benden 100 yıl önce doğmuş ağabeyime sesleneyim en azından.
FRANZ AĞABEY ,
İnternet yoktu henüz,telgrafın telleri başını döndürmeye yetiyordu.Cep telefonu yoktu ama ev
Böyle durumlarda kağıtlar en yakın arkadaşımız olurlar. Bazen duyguların daha doğru aktarıldığı yerlerdir kağıtlar. Çünkü insanların yazarken, konuşurken olduğu gibi kısıtlı zamanları yoktur. Yazılan şeyler silinerek yerine daha doğrusu yazılabilir ve yazı aracılığıyla daha az kelime ile daha çok şey doğru şekilde anlatılabilir.