Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kağnılar kırılgan bir ahenkle duruyor. Zaman düzensiz, mekân karışık. Budala diller sözdizimini bölmedeler. Akılsızlık cazip geliyor akla ve akıl ifşa ediliyor akılsızlık diye. Ama ya ihanet. Okuduklarım karmakarışık aklımda. Tasım ustalığımın hükmü yok. Tek hakikat: İnanmak istediğimize inanırız. Öyleyse irade önce gelir, gerisi sadece maskedir. Ya halkın iradesi? Tek tek bireylerin iradesinin toplamı değildir. Körlüğünden güç alan kozmik bir maddedir. Faydası yok bunu söylemenin. Filozoflar yan bakar, emniyettedirler zira, zarafetle, hitabetle ve tasım sağlamlığıyla gizledikleri için aç iradeyi, muzafferdirler.
Sayfa 108 - K.550 - 4.Finale(Allegro assai)Kitabı okuyor
Sıvas yollarında geceleri Katar katar kağnılar gider Tekerleri meşeden. Ağız dil vermeyen köylüler Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler? Ağır ağır kağnılar gider Sıvas yollarında geceleri.
Reklam
Mübadele Kapsamında Türk Ortodoksların Yunanistana Gönderilmesi
Mübadelenin Acı Yüzü: 50.000 Türk Ortodoks Yunanistan'a Gönderildi Ankara'da yaşayan Türk Ortodoksları özellikle İstanbul ve İzmir limanlarından gemilerle Yunanistan'a gönderildiler. Niğde, Nevşehir ve Kayseri'de yaşayanlar trene binmek için yaya olarak veya kağnılar ile Ulukışla'ya gittiler. Oradan bindikleri tren aracılığıyla Mersin'e ulaşabilenler, burada bekleyen gemilerle taşındılar.
Küre, Ilgaz Dağları kağnı gıcırtılarıyla inlemeye başladı. Bu gıcırtı yayıldı bütün Anadolu'ya, ulaştı cephedeki askerlerimize kadar. Kağnılar birdi, bin oldu. Çoğaldı gittikçe, Türk'ü kurtaracak umut oldu. Fırtına, yağmur, kar soğuk durduramadı onları. Uzadı gitti kağnı kolları İnebolu'dan Ankara'ya, İnebolu'dan Sakarya'ya kadar.
Gece aydınlık ve sıcak ve kağnılarda tahta yataklarında koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı. Ve kadınlar birbirlerinden gizliyerek bakıyorlardı ayın altında geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine. Ve kadınlar, bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yârimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız şimdi ayın altında kağnıların ve hartuçların peşinde harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi aynı yürek ferahlığı, aynı yorgun alışkanlık içindeydiler. Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu. Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru.
Sayfa 41 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Ayın altında kağnılar gidiyordu. Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru. Toprak öyle bitip tükenmez, dağlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişmiyecekti. Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle. Ve onlar ayın altında dönen ilk tekerlekti. Ayın altında öküzler başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi ufacık, kısacıktılar, ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarında ve ayakları altından akan toprak, toprak ve topraktı.
Sayfa 44 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir ağırlık çökmüşki sanki dünya sırtımda. Gitsem köprüler çökmüş, çağlayanlar karşımda. Ne kağnılar yürüyor, nede insanlar arkamda. Güneş doğalı çok olmuş, bari batsa kurtarsa...
KUVÂYİ MİLLİYE DESTANI
❝Ayın altında kağnılar gidiyordu. Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru. Toprak öyle bitip tükenmez, dağlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişmiyecekti. Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.❞
Ayaklarında çarıklar, önlerinde kağnılar, iskeleti çıkmış öküzler… Bu savaşı kazanırsak bunlarla kazanacaktık. Çarıkla, kağnıyla ve öküzle. Sonra ne olacaktı bakalım?
Sayfa 274 - Literatür YayınlarıKitabı okudu
Yediyordu Elif kağnısını, Kara geceden geceden. Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu, Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar, İnliyordu dağın ardı, yasla, Her bir heceden heceden.
Reklam
"Ayın altında kağnılar gidiyordu. Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru. Toprak öyle bitip tükenmez, dağlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişemiyecekti. (...) Ve kadınlar, bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz...."
Türk Bağımsızlık Savaşı'nı belki de şimdiye dek hiç bu gözle okumadınız. Anadolu'nun kıt imkânları içinde yeryüzünde ilk kez Kağnı Komutanlığı adıyla bir komutanlık kuruldu ve kağnı kolları, halkın yardımlarını cepheye ulaştırdı. Eşeklerle su taşıma kolları kuruldu ve Anadolu'nun susuzluğu bu sayede bir nebze giderildi. Deve kervanları cepheye erzak ve cephane taşıdı, kağnılar gıcırdaya gıcırdaya cephedeki askerlere ulaştılar...
Sayfa 214 - Doğan KitapKitabı okudu
Ağıt
Kağnılar akıyordu dağlardan Geceydi. Vakti emziren rüzigôr tüfenk ve inanç, umut ve mermi ve çetelerin aydınlık yürekleri yağsın diye şafağına bağımsızlığın uçan kuşlardan çaldın zaferi. Şimdiyse o aydınlık günlerden yağmalamışlar gene ölümleri ve hâlâ akıyor kağnılarla dağlardan aşkın, alınterinin ve acının şiiri
Sayfa 50 - Cem Yayınevi, İstanbul, 1974Kitabı okudu
427 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.