Kahramanların Ölümü
Gerilir zorlu bir yay
Oku fırlatmak için
Gece gökte doğar ay
Yükselip batmak için
Mecnun inler kanını
Leyla'ya katmak için
Şair neden gam çeker
Şiir yaratmak için
Dağda niçin bağrılır?
Feleğe çatmak için
Açılır tatlı güller
Anılar tatmak için
Tanrı kızlar yaratmış
Erlere satmak için
İnsan büyür beşikte
Mezarda yatmak için
Ve kahramanlar can verir
Yurdu yaşatmak için
Hüseyin Nihal Atsız
Benim için "sahi nedir vatan" sorusu ile başlayan sonra ise bendeki konum olarak başka yere evrilen bir dersten öte artık hayatımın içinde bir yere ve öneme sahip oldu. Şu an ve geçmişte bu ülke için canını seve seve veren aziz şehitlerimizin hangi uğurda savaştığını öğrenme türk milletinin her daim özgür kalacağını anlamak ve dünya tarihi. Her şeyden önemlisi ders niteliğinde olan tarihî olayları günümüz ve hayat içinde fark etme olayı oldu benim için "Tarihten Türkleri çıkarırsanız ortada tarih diye bir şey kalmaz '
Öğretmenleri, kahramanların trajik ölümlerinin, hayatlarını yarıda kesmek yerine daha anlamlı kıldığını söylüyordu. Wren altı yaşındayken babaannesi uykusunda ölmüştü. Tanımadığı bir sürü insan Wren'e, uykuda ölmenin büyük bir şans olduğunu söylemişti ama o, tabutunda yatan babaannesinin bembeyaz yüzüne bakarken onu şanslı bulamamıştı. Ya babaannesi Sabah orkideye su vereyim. Sabah şu kitabı bitireyim. Oğlumu arayayım, demişse? Bir sürü işi yarım kalmış olabilirdi. Hayır, ölümü iyi göstermek mümkün değildi..
Selamlarımla sevgili okurlar!
Bu defa Algernon Blackwood'un "The Willows" isimli öyküsü ile karşınızdayım.
"Tuna Nehri'nde yolculuk yapan iki arkadaş, kanolarıyla süratle ilerlerken kendilerini âdeta başka bir dünyanın eşiğinde, söğütlerin ıssız diyarında bulur. Bu viran bölgede uygarlığa dair tek bir işaret yoktur.
Kitap, yazar Muriel Spark'tan okuduğum ilk kitap, yazarla tanışma kitabım oldu. Yaşını başını almış bir kahramanın isimsiz telefonlar alması ve bu aramalarda kahramanımıza söylenenin "Memento Mori(Ölümü Hatırla)" olduğunu öğrenerek başlıyoruz kitaba. Gizemli bir şekilde başlayan kitabın ilerleyen sayfalarında bu gizemin çözülmesini bekliyoruz, bu sırada tüm kahramanların yaşlı kişiler olması, neredeyse hepsinin gecmişte birbirleriyle karmaşık ilişkiler kurması, diğer kahramanların da isimsiz "Memento Mori" aramasını almasıyla ilerleyen metinde İngiliz mizahının da izleri var. Neredeyse tüm yaşlıların kendisi dışındakilere bunak ve deli muamelesi yapması da kitabın insanı gülümseten yönlerinden biri. Bayılmamakla birlikte kitabı sevdiğimi söyleyebilirim, yaşlılık ve ölüm üzerine düşünmemizi sağlayan bir metin. Kapak tasarımı ise bence kitabın en hoş yanı:)
DAĞA ÇIKAN KURT
Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
1547 yılında soylu ama yoksul bir ailenin oğlu olarak doğan Miguel de Cervantes Saavedra, Madrid yakınlarında Alcala de Henares kasabasında doğdu. Küçük yaşta yoksulluk, borç ve borç yüzünden hapse atılma gibi yaşam gerçekleriyle yüz yüze geldi. Asker oldu, Osmanlı ve Haçlı Donanmaları arasında yapılan Lepanto (İnebahtı) savaşında göğsüne iki
Gılgamış hakkında yazılmış birbirinden bağımsız beş ayrı şiirsel anlatı, ikinci binyılın ilk yarısına tarihlenir: Gılgamış ve Agga, Gilgamış'ın Kiş kralı Agga'ya karşı giriştiği başarılı isyanın öyküsüdür; Gılgamış ve Huvava (Gılgamış ve Sedir Ormanı), Gılgamış ve Enkidu'nun Sedir Ormanı'nın muhafızı canavar Huvava'yı yenmelerini; Gılgamış ve Gökyüzü Boğası adlı üçüncü anlatı, aynı ikilinin Inanna'nın üzerlerine gönderdiği Gökyüzü Boğasını öldürmelerini konu eder. Son iki anlatı ise Gılgamış'ın Ölümü ve Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı başlıklarını taşır.
Öykülerin hem yazılı hem de sözlü bir biçimde Sümerlerden sonra Akkad, Babil, Assur ve diğer toplumlarda da tek- rarlandığı bilinmektedir. En eksiksiz kopyası, 7. yüzyılda Yeni Assur kralı Aşurbanipal'in Ninive kentinde kurdurduğu kütüphanede saklanan 12 tabletle günümüze ulaşmıştır. Bu yeni versiyonda bazı tanrı ve kahramanların adları değişmiş olmakla birlikte, ana kurgu aynen korunmuştur.
_Kendine gülmeyen ustaya şaşarım. Güler geçerim ona işte. Öz evimde yaşarım. Benzemem hiç kimseye.
_İnsanın kendine gülebilmesi; şimdiye değin, en iyiler gerçek anlamından yoksun kaldı bunun; en yetenekliler ise bu konuda bir deha göstermediler. Belki de kahkaha, bilgelikle birleşecek, geriye yalnızca "şen bilim" kalacaktır. Şu anda