Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Güneşli bir günde buzlu kahve ve kitapçıdan daha iyi bir şey var mıydı? Yani, yağmurlu bir günde sıcak bir kahve ve kitapçı dışında."
Reklam
'Hayatta bazı şeyler vardır Onlar kutsal kitaplarda dahi olmaz' O fotoğrafa Kırık dökük kadınlar gelir Dudaklarından koyu bir yalnızlık akar Kalpleri kırıktır, çocuklukları kırık Kimsenin kimseye gitmediği gecelerde Sürekli çiçeksiz kalmışlardır Uykusuzdurlar Menekşe severler, kahve ve intihar.
Kahve, sigara, Bekleyiş, Bekleyiş, sigara Daha siyah gözlerim..
... "Başka türlü olabilir miydi” diye düşünmenin “aman canım, benim hikayem de böyle oluversin” günlerine gelip yüzüm gülmeye başladığında çocukça sevildiğim bir yerde gibi hissediyorum.. Mutfakta benim için kahve yapıyorum Öyle istemişim çünkü.. Yüzüm gülsün diye... .
Bolca kahve, güzel şarkılar, Bolca kitap ve derin bir yalnızlık. Benim tabiatım bu galiba...
Reklam
"Kahve soğumuş, Zaman geçmiş, Ben yine aynı şarkıda kalmışım."
Bu düşünce Balkan Harbinde de hakimdi.
Ankaralı kadınlar beni görmeye geldiler. Ankara çok bölgeciydi ve az istisna ile, İstanbullulara “yabancılar” derlerdi. Ben onlara çok minnettarım, çünkü, ilk gününden itibaren Dr. Adnan’la beni de bağırlarına bastılar. Didar’ın hizmetçisi kahve getirdikten sonra, bir tanesi, dışarıda kimse olup olmadığını gözledikten sonra, hepsi birden etrafımı aldılar. Benim ne kadar can pahasına Millî Mücadele’ye atılmış olduğumu bilmekle beraber, dertlerini bana açmalarına çok içlendim. — Buraya bakın, biz de memleketimizin iyiliğini isteriz. Fakat niçin Ankara’da, İstanbul, İngilizlerin elindedir diye ümitsiz bir savaşa giriştik? Biz onları yenip dışarı atabilir miyiz? Ankara’nın yarısı Çanakkale’de şehit oldu. Ne faydasını gördük. Bırakın her yer kendi hesabına dövüşsün. Bu, bölgeciliğin tam ifadesiydi. Etrafımız, komşularımız sefalet içinde yaşarken kendimizin barış ve dirlik içinde yaşayabileceğimize inanmak ne yazık ki eski dünyanın bir düşünüşüydü. Fakat, Ankara kadınları bunu sırf kendi menfaatleri için söylemiyorlardı. O zamana kadar yapılan fedakârlıkların bir netice vermediğini görerek bu düşünceye varmışlardı. Ben, onlara bu savaşın şimdiye kadar görülmemiş derecede güç olacağını söyledikten sonra, nihayet muvaffak olacağımıza emin bulunduğumu da ekledim. Ben onları kandırmak için bunları söylemiyordum. Ben, kendim de ne kadar büyük fedakârlığa bağlı olduğunu bilmekle beraber bu savaşta muvaffak olacağımıza iman etmiştim.
Teşekkürler Kant 😄 kahve dedikodusu için
Güzelsin...
Güzelsin ama öyle nesnel değil.Fransızca bir şarkı, bir şiir kitabı , eski bir plağın sesi, yağmurlu havada ki toprak kokusu, kitabın sararmış yaprakları, kahve kokusu gibi güzelsin....
Reklam
Ama aslında hiç tanışmamışlar.
Kuzguni siyah saçlı, amber kokulu, ilaçlarını aksatmadan alan, doğum gününü kutlamayı sevmeyen, aynı şarkıyı onlarca kez arka arkaya dinleyen, 0.7 ucu kaleme alttan yerleştiren, yürüyen merdivende solda duran, sokakta kendi kendine konuştuğu anlaşılmasın diye telefonu kulağına dayayıp yürüyen, havucun önce dışını, sonra içini kemiren, tuvalet kağıdını üstten çekilecek şekilde asan, çikolatalı ve frambuazlı dondurma seven adam; adı Nemrut olsun mesela; kadına sırılsıklam, körkütük ve hatta deli divane aşık olmuş. Koyu kahve saçlı, vanilya kokulu, doğum gününü kutlamayı sevmeyen, sakızı balon yapıp içini gazla doldurarak karıncalar için ucan balon yapmayı hayal eden, ansiklopedi okuyan, kuguş digiligi kogonuguşagan, mükemmel daireye inanmak isteyen, direksiyonu sadece sol eli ile tutan, yumurtayı rafadan yiyen, cenin pozisyonunda uyuyan, delirerek ölmekten korkan ve enginarı bezelyesiz pişiren kadın; adı Turkuaz olsun mesela; adama sırılsıklam, körkütük ve hatta deli divane âşık olmuş. Sanki bakışırlarken gözleri arasında bir köprü kuruluyor, o köprüden küçük küçük ateş topları yuvarlanıyor ve dokununca, hatta yaklaşınca, kızıl kıvılcımlar çıtırdıyormuş. Kadın baktığında adam şeffaflaşıyor, iç gösteriyormuş. Ve adam sevdiğinde, kadının ağzına bal tadı geliyormuş. Ama aslında hiç tanışmamışlar. Aynı düzlemde, aynı zamanda ve hatta aynı evrende bile yer almamışlar. Masal bu ya; uzaktan sevişerek ölüp gitmişler. “Biz ayrı kainatların güzelleriyiz” Zeynep Albaraz Gençer Sis Dergi
canım kendim,
Geçen gün dışarda tek başıma kahve içiyordum. Sonra story gören biri mesaj attı. “Gerçekten tek başına mısın? Tek başına kahve mi içmeye gittin?” mesajı okuyunca düşündüm. Aslında kendimi tek ve yalnız hissetmiyordum. Huzurlu ve sakin bir gün geçiriyordum. Sonra bunun üzerine düşünmeye başladım. Tek başıma gezmeye gidebiliyorum. Kendime yemek ya da kahve ısmarlayabiliyorum. Ve bunları yaparken o kadar eğleniyorum ve dinleniyorum ki. Bazen kendi kendime gün planlayıp yapmak için hevesleniyorum.
En çok iyilik eden Mevlâ, en çok unutulan da odur. Birisi bir kahve verse kırk yıl unutmazsın. Allah bu kadar verdi, sen onu unutuyorsun. Ama azıcık bir kahveyi unutmuyorsun.
Bitmeyen sen
Yol arkadaşım geldin mi? Koy başını göğsüme Yüzünü avuçlarıma Sesini sözüme Yol arkadaşım geldin mi? Gölgen kapımda Dudakların alnımda Bırak siyahı kırmızıya Öp uykumda beni Yol arkadaşım geldin mi? Penceremdeki gün ışığı Kahve kokusu ellerin Sular gülleri Güller titrerken Uyandır sonsuzluğa ikimizi… Erol Demir Sis dergi Nisan 24
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.