Kitabın konusunu ilk okuduğumda " a ne kadar güzel bir konusu var." diye düşünmüştüm ve gerçekten hiç sıkmadan duygu seline kaptırarak bitirdim kitabı. Kitap ; " Geçmişe gidebilseydiniz kiminle buluşmak isterdiniz? " sorusuyla sayfalarını aralıyor, bu soruyu bende düşünüp etrafımdakilere de sordum ve herkes ya çok sevip kaybettiği ya da pişmanlık duyup durumu düzeltmek istedikleri adları söylediler. İşte kitabın konusu da tam olarak bu oluyor.
Konusuna biraz daha açıklık getirecek olursak 4 tane birbiriyle ilişkili hikayelerden oluşuyor; Aşıklar, Karıkoca, Kız Kardeşler, Anne ve Çocuk ve bu hikayelerden kahramanlarımız geçmişe veya geleceğe gitmek istiyorlar, bunun olabilmesi için bazı katı kurallar var. Adından da bildiğimiz üzere kahve soğumadan önce dönmek mesela. Ya da sadece belirli bir sandalyeye oturmak gibi. Böyle bir sürü kural var.
Hepsi insanı hüzünlendiriyor ama beni en çok etkileyen Anne ve Çocuk oldu . Zaten geleceğe gidilen hikaye bir tek oydu . Kafenin sahibi Nagare'nin eşi Kei hamile ama kalbi çok zayıf bu yüzden çocuğunu göremeyeceğini düşünüp geleceğe gidip en azından bir kere olsun görmek istiyor. Kei'nin hikayesi beni çok üzdü bu yüzden bu hikaye en sevdiğim oldu.
Kahve Soğumadan Önce, akıcılığıyla merak duygusuyla size sürekli sayfa çevirtecek bir kitap. Bitirdiğinizde yüzünüzde buruk bir tebessüm ve güzel bir kitap okuduğunuz hissiyatıyla sizi baş başa bırakacaktır.
''Her şiirin bir hikayesi vardır.''
'' Sen hiç İstiklal Caddesinde benim kadar yalnız oldun mu?''
''Soğuk bir gündü ama öyle bir güldün ki sanki pastırma sıcakları geldi bir anda şehre.''
''Özlemek güzel tabii sonunda vuslat varsa eğer. Ayıbın büyüktü sevgili, özlüyordun ama