Ey tek katresinin hacminde bin umman çalkalanan ve tek zerresinin menşurunda bir kâinat yüzen Kevser havu-zu'nun sahîbi! Ey, ufuk, insanoğlunun ufku!..
bu nasıl dünya, hikayesi zor; mekânı bir satıh, zamanı vehim. bütün bir kâinat muşamba dekor, bütün bir insanlık yalana teslim.
Reklam
"Tehlikesiz yaşamak isteyenler intihar etsin. Hayat ve kâinat tehlikelerle doludur."
Sayfa 17 - Ötüken NeşriyatKitabı okuyor
İnsan, bir kâinat numunesidir. Nasıl ki kâinat anasır-ı erbaadan (Dört unsur: Hava, su, toprak, ateş) yaratılmışsa, insan da işte buna benzer olarak ahlât-ı erbaadan (Dört hılt: Dem, balgam, safra, sevda) oluşmuştur. Ahlât "hılt" kelimesinin çoğuludur. Hılt da "karışan" manasına geliyor. Bu sıvılar insan vücudunda, birbiri içinde karışmak suretiyle metabolizmayı oluşturur
Evet herkes, kâinatı kendi âyinesiyle görür. Cenab-ı Hak insanı kâinat için bir mikyas, bir mizan suretinde yaratmıştır. Her insan için, bu âlemden hususî bir âlem vermiş. O âlemin rengini, o insanın itikad-ı kalbîsine göre gösteriyor. (Asâ-yı Mûsa 172.sh - Risale-i Nur)
Sayfa 172 - Envar
Rububiyet tesellisi
İnsan başındaki musibetleri rıza ve memnuniyetle karşılayabiliyorsa Cenab-ı Hakk'tan ve O'nun rububiyetinden; yani O'nun tercih ettiği eğitimin şeklinden razı oluyor demektir. Okulu sevmek, öğretmeni sevmek için yeterli koşul değilse de, öğretmeni sevmek, okulu sevmek için kâfidir. Kâinat bir okulsa, Rab esması onun muallimi gibidir.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.