Göksel Dündar
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım sabahı saat 09.05'te gözlerini açsa nasıl olurdu?
Düşüncesi bile güzel değil mi? Hikayesi de öyle...
2038 yılından bir zaman makinesiyle 100 yıl öncesine yani 1938 yılına gelen Sarper ve Atilla, Atatürk'ün ikinci kez girdiği komadan sağlıklı bir şekilde uyanmasını
Ahh, keşke Atatürk biraz daha uzun yaşasaydı, diye geçmiştir aklımızdan gönlümüzden. Biraz daha uzun yaşasaydı neler olurdu, tarihin akışı nasıl ve ne yönde değişirdi. Türkiye'nin, ülkemizin kaderi değişirmiydi peki? Bence değişirdi, çok farklı olurdu herşey....
"9 Kasım 1938 akşamı Dolmabahçe Sarayı'na gelen genç adam daha
Atatürk 1938 yılında saat 09:05 geçe ölmeseydi neler değişirdi…
Yıl 2038 iki arkadaş Atilla ve Sarper, Kajen sayesinde zamanda yolculuk yaparlar. Bazı şeyleri değiştirebilirler ise tüm dünyaya fayda sağlayacaklarını düşünürler. Gençler kendilerini Atamızın son aylarında Temmuz 1938 de bulurlar. Atilla ve Sarper sayesinde bizde o günlere yolculuk ediyor ülkenin o günlerde etrafında dolaşan ajanları, içimizdeki hainleri ve Atamızın arkasından yapılan yanlış siyaseti okuyoruz. Bu arada Cumhuriyet mücadelesinde olan öğretmenler, doktorlar güçlü Türk halkını tanıyoruz.
Atilla ve Sarper’e özenmedim desem yalan olur.
Yazarımızın emeklerine sağlık, güzel bir birikim ve hayal gücü ile yazıldığı belli. Okumaktan büyük zevk aldım, sizlere de tavsiye ederim.
Bu arada kitabın devamı gelecek
Soğuk, yanıtsız bir sorudur;
Mesafelerin kurbanı olurken doygun, çıplak ve sarı
uzun-yalnız kadınların hoyrat kuzey şarkıları
uğuldayan ejderhalarla iner gecenin yoksul zeminine
Belki yudumlanan şeylerdedir suskunluk
yahut kırmızı şarabın beyaz şarap kıskançlığı
Belli belirsiz bir metro gölgesi aydınlatır aşkı
Kaç gece gündüze dönüşür
Kaç gündüz gecenin terkisinde körken dilsiz
topalken sağır
sonra, soğuk, yanıtsız bir soru diye ağırlanır
yasak insanların ortak titremesinde
Deniz, devasa bir mürekkep hokkasıdır; çok
kırılmış dolmakalemler gibi
kâğıdı bekler, solgun kanadı bekler
minareler
kilise kuleleri
ayyaş şişeleri
Hüzün, içerlemedir - Hüzün, içeri ilerlemedir
babaların tek başlarına çocuk gezdirmesinde
uzun-yalnız kadınların hoyrat kuzey şarkıları
uğuldayan ejderhalarla iner gecenin yoksul zeminine
Her insanda bir iskele bulur, yanaşır acı
Sahiller kayalıklarla ne kadar gizlense de
Küçük Iskender'i oldum olası sevmişimdir.. Şiirlerdeki kelime oyunları olsun, rahatlığı olsun hep sar(s)mıştır beni.. Onun kitaplarını okuduğunuzda elini kolunu sallayan biri ya da birilerini bulmanız mümkün.. Ve ben onun bu rahatlığını cok seviyorum.. Bu adamın tüm kitaplarını okuyun ..!
"Hüzün içerlemedir - Hüzün
içeri ilerlemedir"
Kajen şiirinden..
Sarı ŞeyKüçük İskender · Sel Yayıncılık · 2014519 okunma