Ne zaman yağmur yağsa ben hep böyle oluyorum. Bir küskünlük, bir bezginlik sarıyor içimi. Yağmur damlalarının toprakta kayboluşu bana insanoğlunun çaresizliğini hatırlatıyor durmadan. Hepimiz bir yağmur tanesinden başka neyiz ki? Önce bir buğu halinde topraktan yükseliyor, sonra bir küçük damla olarak yine toprağa dönüyoruz.
Yağmur altında
Yere düşen ilk kar tanesinin dansıyla alevlenir çıplak ayaklarım.
Tatmin edilmeye aç kalmış arzuların esirisin.
Yeminli aşk şarkısıyla dokundun kalbime. Kirpiklerine şiirler yazılır da ateşten kalbin yakmasaydı ruhumu...
Gülüşün bir yağmur gibi aktı, bir zamanlar yıldızlar gibi parlak olan karanlık gözlerimden...
-Nutifam
Ne yazacağımı, nasıl yazacağımı ve yazdıklarımın nereye gideceğini bilmediğim bir yorumun tam başındayım. Hislerimi dilim döndükçe ve kalemim yettikçe anlatmaya çalışacağım.
.
Yatırcalı, küçük kız çocuğu Derda ile açıyorum sayfaları. Biraz ilerledikçe kaşlarım çatılmaya başlıyor. Bu kelimeler, bu cümleler biraz... Biraz vahşi geliyor bana. Yine de
Yokluğun buz gibi soğuk
Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'Üşüme' diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... 'Özledim' deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna,