... Bir kimsenin cennetteki mülkünün genişliği, marifetinin genişliği ve kendisine Allah-u Teâlâ'dan, sıfatlardan, fiillerinden tecelli eden şeylerin miktarı kadardır. Tüm taatlerin ve amellerin gayesi kalbin tasfiye ve tezkiye edilip, cilâlanmasıdır. Tezkiyeden murad ise marifetlerin nurlarının kalbte hasıl olmasıdır. Allah-u Teâlâ bu hususa: “Allah hidayete erdirmek istediği kimsenin sadrını İslam'a açar” ve “Allah'ın sadrını İslâm'a açtığı kimse Rabbinden olan bir nûr üzere değil midir?" buyurmuştur.
Sayfa 81 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
" Hüsn-i zandan Hazret-i Hakk'a seni men'etmesin Cürm ü isyânın ne rütbe olsa da zenb-i kebir Mârifetle kalbini tezyîn eden ehl-i kemâl Zenbini aff-ı Hüdâ'ya karşı addeyler sagîr Günahını hüsnüzanını engelleyecek derecede gözünde büyütme. Ârifler Hakk'ın af ve keremine karşı günahlarını küçük görürler. "
Sayfa 107 - Sufi Kitap
Reklam
“Yıllardır bütün hünerini, marifetlerini bildiğim bu harika nakkaşın kalbini hiç tanımadığımı anlayarak korktum..”
Her daim hatırda olmalı!
Ölüm çağında kulla beraber ancak üç sıfat kalıyor: 1-Kalbin saflığı. Yani kirlerden temizlenmesi, 2-Allah'ın zikri, 3-Allah'ı sevmesidir. Kalbin saflığı ve temizliği, ancak dünya şehvetlerinden men olunmakla elde edilir. Allah'ın zikriyle ünsiyet peyda etmek ise, ancak fazlaca Allah'ı anmak ve buna daimi bir şekilde devam etmekle elde edilir. Sevgi ise ancak mârifetle elde edilir. Allah'ın marifeti ise, ancak daimi bir şekilde düşünerek, tefekkür etmekle elde edilir. İşte bu üç sıfat kurtarıcı ve ölümden sonra saadet getirici sıfatlardır.
Sayfa 78
Arifler demişlerdir ki: "Her kulun, Allahu Teala'nın aza­met ve kudretinin tecellilerini müşahededeki nasibi, tevhid ilminden ve nurundan nasibi kadardır. Tevhiddeki nasibi, yakini miktarıncadır. Yakini de Cenab-ı Hakk'a yakınlığı nisbetindedir. Kulun Allahu Teala'ya yakınlığı, Allahu Teala'nın onun kalbine yakınlığı miktarıncadır. Allahu Teala'nın kalbe yakınlığı, ondaki marifet ilmi ve ilahi bilgi­deki genişliği kadardır. Kalbin iman ve marifetle genişle­mesi, Allahu Teala'nın ihsanı miktarıncadır. Allah'ın kuluna ihsanı, ona yaptığı inayeti ve tercihi kadardır. Bundan öte, Allah'ın ilmi vardır. Bütün bunlar, bizlere kapalıdır; onlar ilahi kudretin sırrı ve bilemediğimiz tecellileridir.
Kişinin bildikleri ne derece şerefli ve yüce ise aklı da o derece yüce ve şerefli bir meşgale edinmiş olacaktır. Eğer kişinin kalbinde Allah'ın ilmine dair şerefli ve yüce marifetler var ise o zaman kalp Allah'ı bulmuş olur ki gerçek bilmenin gayesi de budur. İmdi sormak lazımdır; acaba mevcudatı yoktan var eden, süsleyen, tedbir eden, tertip eden Allah'ı bilmekten daha şerefli, daha yüce bir ilim olabilir mi? Bu ilim kalbin tecellisi olan bir aklın eseridir ve Allah akıl olmadan bilinemez.
Reklam
115 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.