Maddeselleştirdiğimiz bütün hayat, hislerimizi inkar eşiğinde hapsetti. Yaşanılabilir bütün ihtimalleri özünden ve manasından uzaklaştırıp reddettiğimiz, koşullu ısrar ve tavırlarımız; akıl, kalp ve ruhun kargaşası artık. Bir de kendimizden daha kıymetli gördüğümüz maddeye sahip olunca, var olacağına inandığımız, sosyal vaatlerimizi süsleyen, düzmece hislerimiz yok mu? Akılsız bir idrak, hissiz bir kalp ve bencil bir ruh nüshası, oysa aklın, kalbin ve ruhun razı olduğu her madde, kadim bir kıymet, huzurlu bir iz, eşsiz bir his reçetesi, biraz da nasip meselesi.