120 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Yan yana yurumeyelim diye dar yapilmisti kaldirimlar Ve yan yana yurumeyelim diye dar kafaliydi insanlar Ve bu yuzden dusunmeyi birakip sevmeyi denedik, Sarilirsak yanariz deyip aski hep uzaktan sevdik.. Charles Bukowski . 11 guzel ustatla gercekten de randevuya cikiyorsunuz. @murat_mentes__ bu konuda fazlasiyla mukemmel! Kitabi ozetleyecek olursam; Dostoyevski, Nietzsche, Orhan Veli, Neset Ertas, Bukowski, Fârâbi, Shakespeare, Agatha Christie, Haci Bektas-i Veli, Huseyin Rahmi ve Kurt Vonnegut ile roportaj seklinde sorulu cevapli diyologlar ve karikaturler icerigi olusturuyor. Oteki dunyadan bu insanlari Murat Mentes bulup getirmis ve merak edilen sorulari sormaya firsati olmus gibi kaleme almis. Ben cok begendim. Sorulan sorulari da, verilen cevaplari da, tiplemeleri de ve hatta kitabin komple tum seklini bile cok sevdim. Kitap 113 sayfa ve firt diye bitebilecek turden. Keske daha cok kitap okuyabilsek ve bu kitabi yeni neslimizin tum cocuklari da okusa.. eksik kaliyoruz ve isin kotusu farkinda degiliz. Beynimizi orumceklestirmeye o kadar musade etmisiz ki gerekli olan her seyi gozardi etmeyi secmisiz. Her bir kitap beyinde canlandirilan yeni bir hayal dunyasi ve yazara, yazilanlara katil ya da katilma; bilgi dagarcigini ve yeni fikirlere kendini acman kitap okumaktan geciyor. Farkina variriz umarim. Ki bu kitapta da farkina varilabilecek cok seyle karsilacaksiniz. Tavsiye ederim. Iyi okumalar
Derde Deva Randevu
Derde Deva RandevuMurat Menteş · April Yayıncılık · 20193,224 okunma
256 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
saydam dünyada metal duvarlara hapsolmuş benlikler
“Biz”,
1984
1984
eserini İngilizce okuma deneyimimle zehirlenen distopya algımı kırarak kendine hayran bıraktıran müthiş bir eser oldu. Bütün distopyaların öncüsü etiketinden etkilenmeden okusaydım da aynı hissiyatı yaratırdı bence. Zamyatin’in tek roman çalışması olmasının hayal kırıklığını kitabı bitirmeden hissetmeye başlamıştım maalesef.
Biz
BizYevgeni İvanoviç Zamyatin · Can Yayınları · 20239,2bin okunma
Reklam
Vazifesi güya, Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki ‘Pontusçu’ Rum çetelerine karşı direnişe geçen bizimkileri zaptürapt altına almaktı ama ben, Dünya Savaşı’nda yüzakımız olan Çanakkale savunmasında adını duyuran ‘Anafartalar Kahramanı’nın böylesi haince bir zaptürapt girişimine âlet olmayacağından emindim. … bu arada olmadık işler de yapıyordum 17-18 yaşın delikanlılığıyla. Bir çete kurmuştuk arkadaşlarla. Hava kararınca, daha çok ‘gayrimüslimlerin’ oturduğu Cadde-i Kebir (İstiklal Caddesi) civarına dağılır ve buradaki düşman bayraklarını, utanmazca asıldıkları yerden indirir çöpe atardık. “Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen! Böyle sokaklarda ki, anası can verirken, Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var… Böyle sokaklarda ki çamurlu kaldırımlar En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini, Üstünde orospular yükseltiyor sesini. Burada bütün gözleri bir siyah el bağlıyor.”
Sayfa 76
Kaldırımlar (I)
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. ...
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
Anılar Ne çok dostun var Hatırladık Kaldırımlar'ı Tek dostumuzdu Hani çocuktuk ve sevdalı...
Kaldırımlar çok insan taşır üzerinde. Üstü başı dağınık; kafamda binlerce senle yürüdüm kaldırımlar boyunca. Niyet ettim taşıdığı insanlardan biri olmaya. Yürüdüm yürüdüm beni götürebildiği sonsuz yere. Tahmin edilmesi zor olmayan sayısız adımlar attım. Her adımda kafamdaki sanrılı düşünceleri ayak tabanlarımın altına aldım. Hangi acı geçerdi ?
Reklam
Şu senin gidişin diyorum, üzmemeliydi senden sonra bu kadim vilayeti Sümbül dağı o koca haşmetini konuşturmalıydı beyaz saçlarıyla Hastane önünde bekleyen çaresizler umutlanmalıydı yaşamaya Kaldırımlar oturmamalıydı yalnızlığımın baş köşesine Sokak lambaları tir tir titremeliydi gönlümün meyhanesinde Kent parkındaki çöpler alaya almamalıydı çaresizliğimi Her zamankinden daha şaşalı demlemeliydi kahveleri Cembeli Hiç olmazsa çevreyolu biraz başımı okşamalıydı Gel çocuk seni teselli edeyim demeliydi Ahmed-i Xani Meydan medresesi konuşturmalıydı kalemimizi Susmamalıydı tahsil gören medreseli Sükünetin kalesine sığınmamalıydı Hacı Ali, Eyy torun üzülme benim ben demeliydi Seyyid Taha El-Hakkâri... Bunca kalabalığa rağmen yapayalnız kaldı bu asrın insanı. Bana soracak olursanız tahammülsüzlükten başka bir şey değil yalnız kalmaları... •Seyyid'in acziyet kokan kaleminden...
Kapı aralığında, cereyanda, akşam vakti, Aliço'nun boynundan uzun yolların kokusunu çekti içine. Binlerce kilometre yol, o yollardaki ağaçlar, kuşlar, benzinlikler, çimenler, evler, insanlar, arabalar, traktörler, mobiletler, virajlar, kavşaklar, sesler, rayihalar bir boyna nasıl sığdı diye düşünmedi. Kendisiyle fazla konuştuğu zaman olanları bildiğinden, epeydir sadece başkalarıyla konuşuyordu ve aklının sorduğu soruları duymazdan gelip, yanıtsız bırakıyordu. Kendisiyle kendisi arasında bir nevi küslüktü bu ama tam bir küslük de sayılmazdı. Daha ziyade gizli bir ilişmezlik ya da kendinden yana bakmazlık olarak görülebilecek bir garip haldi. Aliço Meryem'i içeri itip kapıyı kapattı ve ay dışarda kaldı, yıldızlar dışarda kaldı, ay ışığı da dışarda kaldı. Kırık dökük kaldırımlar, tozlu yollar, iğde kokan hava, otların arasında bitmiş kır çiçekleri… Hepsi dışarda kaldı. Ağustosböcekleri, tembel tembel hışırdayan yapraklar ve o gece usul usul esen poyraz, onlar da dışarda kaldı.
Bu dizeler, bence üstad Necip Fazıl Kısakürek'in hayatının da hâsılası olmalı. Zira kendi ifadesiyle bohem hayatı sona erip pîri Âbdülhakim Arvâsî (h.z) ile tanıştıktan sonra ömrünün geri kalanını Allah'ı aramaya ve insanlığa davayı haykırmaya adadı. " İn cin uykuda, yalnız iki kişi uyanık Biri benim, biri de serseri kaldırımlar" evresi yerini, "Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök! Heybem hayat dolu, deste ve yumak Sen, bütün dalların birleştiği kök; Biricik meselem, Sonsuza varmak...* dönemine bırakmıştı artık.
Sayfa 149
Kaldırımlar-I
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. İçimde damla damla
Reklam
_Kadın olsam hayat kadını olurdum. _Bir çiçeğe konan kelebek olmaktansa, bir boka konan sinek olmayı tercih ederim. _Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. _Beni soğuk, kibirli, ukala falan bulduysanız sizi sevmemişimdir. Sevdiğime kedi gibi olurum ben. _Yeterince dürüstsen, fazlasıyla
FİKİR PRENSİ, ÇİLEKEŞİN ŞİİRİ...
Genç Şair: "Şu benim herkese parmak ısırtan şiirim "Kaldırımlar"ı göklere çıkarıyorlar. Bense yerin dibine indirdikleri fikrindeyim. Zannediyorlar ki, o şiir, kaldırımlarda geceleyen, evsiz barksız, sefil bir sınıfın destanı... Hâlbuki o, belki şato sahibi, en nadide ağaçtan yontulu karyolasında gözü uyku tutmaz, mustarip fikir prensinin, çilekeş (entelektüel)in şiiri... 20.asır (entelektüel)ine bağlı, ruhunu ve gayesini yitirmiş bir cemiyette bunalımlar yaşayan öncü kişiliğin şiiri... Bu kadarını bile anlayan yok... İnsan, çürümez, pörsümez, lif lif dağılmaz da ne olur bu cemiyette?..
Sayfa 17 - Mecmua, 2. Baskı 1976, Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
VE KALDIRIMLAR...
1927-28'lerde Bâbıâli'nin kendi öz sınırları içinde de, bir sanat hâdisesi sayılan, övülen, yüceltilen bir iş var... Bir şiir: "Kaldırımlar"... İsviçre'de tedavide bulunan Yakup Kadri "Alp dağlarından" başlığıyla yazdığı yazılarda genç Şairi kahramanlaştırır, M. Şekip Hoca onun için "Yalnız bu şiir büyük bir sanatkâra yeter" diye hüküm verir, Peyami Safa da "Yeni Türk şiirini Şairi" yazsısına hazırlanır. Bir de Nurullah Atâ dedikleri sinir kumkuması bir zat vardır ki, işi gücü, derdi meramı bu şairi övmekten ibaret... O da yazıda olsun sözde olsun, yalnız, fikir bağından mahrum kelimelerle... Cümlelerle bile değil... Parlak, keskin, güzel, yeni, diri, derin... Prens Hamlet'in Ofelya'ya dediği gibi, kelimeler, kelimeler... İncisi düşmüş, istiridye kbukları hâlinde bomboş sıfatlar...
Sayfa 16 - 17 Mecmua, 2. Baskı 1976, Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Kaldırımlar. (I-II-III)
sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. yolumun karanlığa saplanan noktasında, sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; biri benim, biri de serseri kaldırımlar. içimde damla
247 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.