Edebiyata olan düşmanlığı harflerin harbi paklar ancak , bunun için çok okumak lazım.
Okuyup anlamak, bilmek lazım.
Çünkü insan en çok bilmediğine düşmandır...
…
bir seni bildim Anerka
bir de yirmi dört saatin gece olduğunu
geçmiş zaman kipinde bütün umutları
gelecek zamana bağlayan
bağlantısız bir bağlaç ve
güneşe devrilmeyen
devrik bir cümle gibi
her şeyin anlamından koptuğumu
…
Elin kapısında karavaş olan
Burunu sümüklü, gözü yaş olan
Bayramdan bayrama bir tıraş olan
Berbere gelir de dükkân beğenmez
Kazak Abdal söyler bu türlü sözü
Yoğurt ayran ile hallolmuş özü
Köyden şehre inse bir köylü kızı
İnci yakut ister mercan beğenmez
Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda seyran beğenmez
Medrese kaçkını softa bozgunu
Selâm vermek için insan beğenmez
Bir odası vardır gayet küçücük
Kendi aklı sıra keyf yetirecek
Bir çanağı yoktur ayran içecek
Kahveyi bulunca fincan beğenmez
Seyrani söyledi bu doğru sözü
Haddeden çekilmiş doğrudur özü
Şehre gelin gitse bir köylü kızı
Lâl ü güher ister mercan beğenmez
Artık çocuk olmadığımı biliyordum ama 'yetişkin' de değildim. Çocukluğun neşeli umursamazlığı ve yetişkinliği acısı ve hayal kırıklığı arasında asılı kalmıştım. Eskisi gibi umursamaz ve mutlu olmak istiyordum. Ama çocukluğun sona erdiğini biliyordum. O gün arka bahçede bir çocuk bana acıma bakışı fırlattığında, geleceğimin umutsuzluğunu ve belirsizliğini görmüştüm.
Hiçbiri o eski mutlu çocuğu geri getiremiyordu. O artık yoktu. O çocuk gitmiş, yerine sinirleri kırık bir cam parçası gibi keskin ve telgraf telleri gibi gergin, sessiz, koca gözlü bir yaratık gelmişti.
Tony, bana dünyadaki her şeyi Tanrı'nın inşa ettiğini söylediğinde, ona pis bir yalancı olduğunu söyledim, çünkü babam, evleri sadece duvar ustalarını yapabileceğini söylemişti ve Tanrı'nın duvar ustası olmadığını biliyordum.