Üniversitede bir bulmacada Ziya Osman Saba'nın mısralarına rastlayana dek aşkın ve ölümün şairi Ümit Yaşar Oğuzcan listemde birinci sıradaydı hep. Sonra hâlen ondan daha güzel bir şiir okumadığıma inandığım Beyaz Ev şiirinin mısraları ve şiirin tamamını okudum.
Saba, Oğuzcan'dan miras melankoliyi ehlilleştirmeme yardımcı oldu. Kan gibi aşk yerine, su gibi duru sevgiyi tercih etmeme yardımcı oldu. Onun ölümü yüce yüreklilikle bekleyen ve korkudan, korkutmaktan uzak ölüm şiirleri olmasa tevekkülü öğrenemezdim.
Ev, aile, insanlar hakkındaki şiirleri hep öykündüğüm evcimen yaşamı hazırlamama sebep oldu. Cahit Sıtkı ile dostluğu, Servet-i Fünundan, Yedi Meşaleciler olarak ayrılışları; Necatigil'in haklı olarak üzerinde durduğu temiz, duru, namuslu dili onu hep bir numarada tutmama sebep oldu. "Ümitler içindeyim, çok şükür öleceğiz" mısralarında yaşamda umudu diri tutan şeyin ölüme kavuşmak olduğunu öğrendim.
Hasıl-ı kelam, Cümlemiz, bütün şiirlerinin toplandığı bir kitap ve her mısrasında terleyen, üşüyen, düşünen ve insan suretinde yaratıldığı halde insan olmadığının bilincinde olan duru bir kalemin bilgeliği var.