Kamran, biz asıl bugün birbirimizden ayrılıyoruz. Ben, asıl bugün dul kalıyorum... Bütün olan, geçen şeylere rağmen, sen yine bir parça benimdin; ben bütün ruhumla senin...
Susarak birşeyler gizlediğin, gizlemek zorunda kaldığın, ya da bilmeden gizlediğin için rahatsızlığım artacak yerde artmıyor da, yalnız sıkıntılı olmakla kalıyorum, sana olan güvenim böylesine büyük, anla, hem de güzelliğini unutarak. Milena birşey gizliyorsa, diyorum, gizlenmesi gerekiyor da ondan gizliyor, suçlu bulmuyorum seni. Bu kuşku karşısında rahat kalabilmemin, olağanüstü başka bir nedeni daha var. Bir özelliğin var -yanılmıyorsam doğuştan böylesin, heryerde görülmüyorsa etkisi, suç sende değil- kimsede olmayan birşey, sende gördüm yalnız, gene de akıl erdiremiyorum: Kimseyi üzmeme özelliği. Acıma duygusundan ötürü değil bu, üzmek elinden gelmez de ondan. Akılların alamayacağı kadar güzel birşey bu, akşama dek bunu düşündüm, bunu inceledim, ama şimdi uzun uzun yazmaya çekiniyorum; sana sarılma isteğimi hoş göstermek için belki bütün bunlar, kim bilir?
Kitabı okumamın üstünden iki ay geçmiş olmasına rağmen hala hakkında düşünüyor ve her düşündüğümde hayran kalıyorum. Karakterlerin psikolojik olarak değişimi öylesine güzel anlatılmış ki insanı her şeyin olabileceğine inandırıyor. Karakterler yavaş yavaş değişiyorlar ve ben sadece yazara hayranlık duyabiliyorum. Uzun zamandır bir kitabı bu kadar çok sevmemiştim.
Hiç sıkıntım yok mu acaba? Var ki bi'dolu... Ama yüzdeyiz kişisel. Mutluyum, ama sıkıntılarımdan, coşkuyla, yorulmadan, uzun uzun söz edebilirim yine de. Anlatayım mı hepsini?...
Hayat bana nasıl oyunlar ediyor, diyeyim mi bir bir?... Kısacası: Tam o bin küsür kilometre ötedeki kentten küçücük bir haber bekliyorum. Bu bekleyişi durmadan
Kalbimde ıklimler soğuk... Kalbim kar topu... çok üşüyorum... Bazen ateş yakıyorum içimde... Isınıyor tüm hücrelerim. Bitti diyorum bitti üşümüyorum artık. Umut... Sonra aniden rüzgar başlıyor... Fırtınalar kopuyor içimde... Ateş sönüyor... Sağa sola çarpıyorum kendimi. Gözlerimden yaşlar boşalıyor. O ateş benim son umudumdu tutmam lazım diyorum kalbimde... Geçmiyor, umudum tükeniyor... Yığılıp kalıyorum kalbimin bir köşesinde. Umudum sönüyor... Üşüyorum... Ateş söndü... Sonra yavaş yavaş rüzgar diniyor... Bu sefer daha şiddetle ağlıyorum. Neden az önce değil de şimdi dindin diye. Yavaş yavaş üşümem geçiyor... Tüm hücrelerim ısınıyor... Göz yaşlarım elmacık kemiklerimde kuruyor... Güneş duruyor tepemde her şeye inat yüzüme vuruyor. Tüm umutsuzluklarıma inat tam tepemde... O zaman anlıyorum umut bir kıvılcımdır kalbimizde. Ateşleriz kimi zaman körükleriz. Bir rüzgar gelir alır götürür umudumuzu. Yalpalarız... Sineriz kendi köşemize, isyan ederiz. Sonra geçer... Her şey gibi acı gibi sızı gibi geçer... Rüzgar diner ve kapkara bulutların arkasından gülümser güneş... Umudumuzu hiç kaybetmeyelim çünkü Allah verdiği her nefeste yeni bir umut armağan eder bize...