Bağıramazsam, onlara nasıl beni öldürmelerini söyleyebilirdim? Tek istediğim ölmekti. Hiç doğmamış olmaktı. Varlığım, bu acıdan daha ağır değildi. Bir kalp atışı kadar yaşamaya bile değmezdi.
Sayfa 297
İnsanı güzel ya da çirkin yapan burnunun büyüklüğü, teninin rengi, dudaklarının ya da gözlerinin şekli değildir. Sevgidir. Bizi sevgi güzelleştirir. Hem sevip hem sevilen, koşulsuz sevilen ve aynı zamanda çirkin olan tek bir kişi bile tanıyor musun?
Reklam
Ellerini duvardan aşağıya kaydırıp kalçalarımın yanında durdurdu. Daemon: "Bence hiç aklından çıkmıyorum. Bir an bile." Katy: "Aklını kaçırmışsın sen" Nefes nefese iyice duvara yaslandım. Daemon: "Hatta muhtemelen benimle ilgili hayaller kuruyorsun." Bakışlarını dudaklarıma indirdi. Dudaklarımın aralandığını hissediyordum. "Bahse varım, ismimi defalarca defterlerine yazıyorsun, etrafına da küçük bir kalp çiziyorsun." Güldüm. Katy: "Ancak rüyanda Daemon. Düşüneceğim en son kişisin."
“İbrelerimin yönünü tersine çevirerek zamanı tersine çevirebilir miyim?” “Hayır, dişlilerini zorlarsın ve bu inanılmaz acı verici olur. Ve hiçbir şeye de yaramaz. Asla geçmişteki eylemlerimize geri dönemeyiz, kalbimizde bir saat olsa bile.”
Hala anlayamadınız değil mi ? Önemli olan haklı ya da haksız olmak değil! Kavganın kazananı yoktur. Ya kaybedersiniz ya da daha çok kaybedersiniz. Önemli olan kalp kırmamak. Önemli olan yargılamadan, karşılıksız sevebilmek ve iyilik yapabilmek. Haklı bile olunsa özür dileyecek kadar asil olmak, bilge olmaktır. Egonuzu kontrol edemediğiniz sürece, o sizi kontrol etmeye devam edecek. Böyle olduğu sürece tüm dünya sizin bile olsa asla mutlu olamazsınız.. Albert Einstein.
İki Şey İki şey ‘Kalitesiz İnsan’ın özelliğidir: Şikayetçilik Dedikodu İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
Reklam
Geçen gün, saka kuşu hakkında ansiklopedik bilgiler topluyordum. Meğerse kafesteki kuşların birinci ölüm nedeni stresmiş. "Sonunda aradığımı buldum" dedim. Modern hayat, hepimizi kafeslere hapsetti. Üstelik bu kafesleri, zahmete bile girmeden, bize kendi ellerimizle inşa ettirdi. Özellikle şehirliler arasında stresin ve strese bağlı ölümlerin (kalp krizi gibi) bu kadar çok olması, başka neyle izah edilebilir?
Sayfa 94
“Seni son kez gördüğümde omuzların ağlıyordu, bilirsin çabuk tanırım ağlayan omuzları... Ama yalnızlığımı seninle harcadığım için pişmandım hâlâ, öfkeliydim biraz da... Sen yine geçip gittin yanımdan, daha önce hiç hayatıma uğramamış yabancı biri gibi. Yüzüne bile bakmadım, omuzlarının üzerinden gökyüzüne çevirdim gözlerimi... Çünkü sular kesik, ellerim kirli, bahanem çok... Kayıp eşya odasında kalbini bile aradığım biriyle en çok ne yaşayabilirim ki dedim içimden. Bir kalp kaç kere kırılıp iyileşir, bir bakış kaç kere hatırlanıp unutulur, bir yalan kaç kez söylenir ve en çok kaç kez affolur? Demek ki her hikâye, bitmeden önce kendini gerçekten tamamlıyor. Su bile kırılıp iki ayrı yerden akmaya başlıyor insanın yanaklarından bazen... Herkes kendi vedasını işte o zaman anlıyor. Aşk için yazdıklarım bitti... Şimdi kir göstermeyen bir sözcüğün, kendisiyle yüzleşme vaktidir. Ve aşkta tüm lekeler, ancak hikâyenin ilk cümlesinde havada asılı duran o hisle baştan sona temizlenir...”
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.