"gelecek sefer, yüzmek yerine badminton oynayalım." gelecek sefer paris'e gidelim. gelecek sefer ay'a gidelim. andrew bir hayalperestti. ama, hayalperest olmaktan çok daha kötü şeyler var, diye düşündü fatou.
Fakat, sen bir daha üzülmeyeceğini mi sanmıştın? Asla öfkelenmeyecektin, yorulmayacaktın veya tepen atmayacaktı, öyle mi? Tabirimi mazur gör. Hadi ama Fatou! Biraz mantıklı ol, yahu!
Mutlu olmayı umut etmek yanlış mıydı?
“‘Dinle, biz birbirimizin dostuyuz. Bu dünyada dostlara ihtiyacımız var. Yalnız soruma kulak ver Fatou. Söylediğin şeylere ters düşüyor.Söyle bana biz herkesten çok onun adını anarken, Tanrı acı çektirmek için neden özellikle bizi seçiyor?...’ ‘Bu onun işi değil ki,’ dedi Fatou usulca, Andrew’nun omzunun üstünden pencereyi döven yağmura bakarak. ‘Şeytanın işi.’”