Çünkü insanın kendi hatasından kaynaklanan bir sıkıntı, insanın kontrolü dışındaki bir kaynaktan gelen, yıldırım, hastalık, sağanak, bir yargıcın sertliği gibi bir sıkıntıdan daha üzücüdür.
"İstirham ediyorum, Efendiler," diye karşı çıktım sinirden titreyerek, "hangi insan, ara sıra bir lokma et yemeden, özsaygısını koruyabilir?" Meclis galiba bunu komik buldu. Bence değildi.
Bir cerrah İtalya veya Yunanistan'da anatomi öğrenemez. Ya cesetlerin kesilmesine aldırış edilmeyen İskenderiye'ye gidecek ya da muzaffer bir ordunun peşine düşecek.
Biz Kos'ta hastalıkları ilaçlarına göre sınıflandırırız. Bu ilaçların çoğu bitkidir ve aşırı miktarda yenirse, dengeli miktarda yendiğinde deva oldukları hastalığa neden olurlar.
Gariptir kehanetler. Belki insan çocukken bir kehanet duyar ve o anda fevkalade önemser sonra bir sis çöker ve onu tamamen unutur... Ta ki, sis birden dağılıp kehanet gerçekleşene kadar.
Bu gibi durumlarda, hükümdar olmanın hoş olduğunu itiraf etmeliyim: Aptalca itirazları tek bir yetkili sözle keserek, önemli işler gerçekleştirebiliyor insan.
Bir sırrı kendinde tutmayıp başkasıyla paylaşmak, o kişiye, o sırrı saklayacağına dair güven duyulduğunu, ancak kendine olan güvenden vazgeçildiği anlamını taşır.