Kitabı ilk okumaya başladığımda şöyle bir paylaşımda bulunmuştum : “Bu kitabı ben nasıl okuyacağım ki, her okuduğum paragrafta bir şeyler paylaşma hissi yaşatıyor, çevreme bakıyorum, kimle paylaşacağım ki kim beni anlayacak... Heyecanla bir iki deneme yapıyorum, tık yok... İnsanın içinde bir coşku uyandıracak bir düşünce fırtınası başlatacak bir
Eser Cemil Meriçin otobiyagrafisi ve onun yaşamını ifade eden bir kronoloji ile başlıyor. Ki eserini okumadan önce Sayın Cemil Meriç hakkında bilgi sahibi olmak gerek. Onu bilmeden tanımadan düşünce dünyasını ve eserinde anlattıklarını anlamak daha doğrusu doğru anlamak zor. Önce O'nu tanımak, tanışmak sonra yavaş yavaş düşünce dünyasına adım
"Sen derdini kalbine çiçek diye takanlarında Rab'bisin, kalbimin orta yerine bir kanaviçe çiçeği misali kondur derdini.
Derdinle çiçeklendir kalbimi..."🌸🌼🌺
Cemil Meriç... Büyük bir fikir adamı, usta bir katil, becerikli bir silahşor. Neden katil? Öldürdüğü kimse yok belki, ama kalemiyle vurduğu yazar, öldürdüğü fikir, tüketmediği nass kalmamış. Kalemini bir silahşor gibi kullanan, tehlikeli yazar. Fikir adamı. Yalnız kovboy. Aynı zamanda adından bahsedilmeyen kör bir aşık. Aşık dedik, kime aşık?
Nabizade Nâzım'ın Karabibik'i kötüydü. Köy ortamına gayet güzel ayak uydurmuştu ama insana hiçbir fayda sağlamıyordu; kötü bir kurguyla ve pek de iyi olmayan karakterlerle oluşturmuştu romanını. Biçimde de büyük hataları olan romanın sonunda Karabibik'in ''baştan çıkıp kadına atılması'' gülünç ve romana yakışmayan bir sondu.
Zehra'daysa Nabizade