Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Gözleri ateşten, pençeleri çelikten ayılarla, kanatları kano yelkeni gibi geniş sineklerle ve atlarınki gibi yeleleri olan yılanlarla karşılaşmıştır.
Nereden gelir bu para? Nasıl çok para sahibi olunur? Bu işin bazısı kolay, bazısı zor birçok yolu vardır. Kardeşinin saçını kesersen, evindeki pisliği dışarı taşırsan, suda kano kullanırsan ya da sağlam bir düşüncen varsa para edinirsin. Haksızlık etmemek için söylemiş olalım: Her şey bir sürü ağır kâğıt ve yuvarlak metal gerektirirse de, bunları kolayca elde edebilirsin. Avrupalı'nın iş adını verdiği bir şeyler yapmana yeter. Bir Avrupa özdeyişi şöyle der: "Çalış kazanırsın!"
Reklam
Evlilik... Ah, ..
Evlilik, içinde kendinden hoşnutluğun yaşadığı ve asla zincirlenmediği bir köpek kulübesidir. Evlilik, gizemli bir karşı simya işlemiyle altını, gü- müşü ve elmasları yeniden adi metallere, elmas taklidi cama ve kuartza dönüştüren bir mücevher kutusudur. Evlilik, dibinde delikleri ve eksik bir küreğiyle iki kişilik eski bir kano barındıran, artık kullanılmayan bir tekne ev'dir. Evlilik... Ah, elinizin altında böyle düzinelerce benzetmelere sahipsinizdir
Sayfa 121 - Ayrıntı yayınları 2. BasımKitabı okudu
İnsanın yaptığı zekice işlerden birçoğu akla değil taklide dayanmaktadır; ama insanın eylemlerini düşük hayvanlarınkinden ayıran büyük bir fark vardır ve o da, insanın ilk denemede taklit yoluyla bir taş balta veya kano vb yapamıyor olmasıdır. İnsan bir işi alıştırma yaparak öğrenmek zorundadır; oysa bir kunduz kendi barajını veya kanalını ve bir kuş kendi yuvasını ilk deneyişinde de en az yaşlı ve deneyimliyken yapacağı kadar iyi yapabilir; bir örümceğin ördüğü ilk ağ, en az yaşlı ve deneyimli bir örümceğin ağı kadar kusursuzdur."
Sayfa 99 - Wallace
Nereden gelir bu para? Nasıl çok para sahibi olunur? Bu işin bazısı kolay, bazısı zor birçok yolu vardır. Kardeşinin saçını kesersen, evindeki pisliği dışarı taşırsan, suda kano kullanırsan ya da sağlam bir düşüncen varsa para edinirsin. Haksızlık etmemek için söyle- miş olalım: Her şey bir sürü ağır kâğıt ve yuvarlak metal gerektirirse de, bunları kolayca elde edebilirsin. Avrupalı'nın iş adını verdiği bir şeyler yapmana yeter. Bir Avrupa özdeyişi şöyle der: "Çalış kazanırsın!" Bu arada büyük bir haksızlık hüküm sürer. Avrupalının üstünde hiç düşünmediği, fark etmek istemediği için düşünmek de istemediği bir haksızlık. Çok parası olanların hepsi çok çalışmaz. Aslında herkes çalışmadan para kazanmanın yollarını arar. Şöyle olur: Eğer beyaz adam yemeğini, döşeğini ve evini sağladıktan sonra ayrıca parası artarsa, hemen bu para karşılığında bir kardeşini tutar ve kendi işlerini ona yaptırır. Öncelikle kendi elini pisleten, sertleştiren işleri yaptırır. Kendisinin neden olduğu pisliği ona temizletir. Eğer bu bir kadınsa, hizmetçi diye bir kız tutar. Hizmetçi, pislenmiş örtüleri, yemek kaplarını, beden kılıflarını yıkar, yırtılmış bezleri onarır.
18. ve 19. yüzyılda Kanada'nın iç bölgelerinde Yerlilerden kürk alıp bu kürkleri kanolarla imtiyaz sahibi şirketin, Ka­nada'nın doğusundaki ticaret merkezine taşıyan, bu iş için de şirketten ücret alan Fransız veya Fransız-Yerli melezi uz­man kanocular. 17. yüzyılda bu işi yapan courer du bois'la­rın yerini aldılar. Bazısı kendi
Reklam
Çözüm bu kadar basit!..
"İyi ama tüm bunların Evle ne ilgisi var?" "Şöyle bir ilgisi var," diye cevap verdi, yavaşça ve üzgün bir şekilde. "Sizin çocuklarınız, becerebilirlerse cennete gitmek ten başka bir emeli olmayan, ev dışında hiçbir ilgi, hırs ya da vazife bilmeyen, eve bağımlı annelerin sorumluluğunda büyüyorlar. Bu eve bağımlı kadınlar erkek emicidir; onlara her şeyi erkekler sağlamak zorundadır ve hiç azımsanmayacak istekleri vardır. Böylece erkek 'Her şey bana bağlı,' der ve canını dişine takıp çalışır. Ama sadece bu amansız ekonomik baskı değil mesele. Bunun altında yatan ve her şeye sebep olan şey, fikrin kısıtlanmasıdır! Çocukluğun en erken evrelerinden itibaren hayata toplum odaklı bakmanız gerekirken, sizde Ev düşünülüyor, Evden bahsediliyor, Ev için çalışılıyor... Her erkeğin sadece kendi küreğinden mesul olduğu küçük bir kano filosundan, bir donanma gibi hareket etmesini bekleyemezsin herhalde, değil mi?" "Ne yapılmasını istersin?" diye sordum, bir süre sonra. "Demokratik düşünce, algı ve davranış konusunda erken yaştan itibaren tam bir eğitim verilmesini. Kamusal kaynakların iktisadi idaresini ve bu idarenin, evin bir yük olmaktan çıkarılarak mutluluk ve huzurun doğal bir kaynağı haline getirmesini. Bir de elbette, ev endüstrisinin kamulaştırılmasını."
Sayfa 101Kitabı okudu
Tanrıya Dönüşen Hayvan
Dahası, insanların yapabildikleri olağanüstü şeylere rağmen hedeflerimiz konusunda emin değiliz ve her zamanki kadar memnuniyetsiziz. Kano ve kadırgalardan buharlı gemilere ve uzay mekiklerine vardık ama kimse nereye gittiğimizi bilmiyor. Her zamankinden daha güçlüyüz ama bunca güçle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Daha da kötüsü, insanlar her zamankinden daha sorumsuz gibiler. Uymamız gereken yegane yasalar fizik yasaları ve kendi kendini yaratmış küçük tanrılar olarak kimseye hesap vermiyoruz. Diğer hayvanları ve etrafımızdaki ekosistemi sürekli mahvediyoruz ve bunun karşılığında sadece kendi konforumuzu ve eğlencemizi düşünüyoruz, üstelik tatmin de olmuyoruz. “Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?”
Sayfa 407Kitabı okudu
Arkadan ince ama yüksek bir feryat koptu. Greyanna anında geri döndü. Goblinler saldırmıyordu. Sadece kano yapımcısı erkeğin tekini sırtından bıçaklama fırsatını değerlendirmişti. "Bir rakip," diye açıkladı zanaatkar.
Önde gelen vahşi bonobo uzmanı Takayoshi Kano, bonobolar nemli ormanı hiç terk etmediği için -halbuki şempanzeler kısmen, bizim atalarımız­sa tümüyle terk etmiştir- muhtemelen daha az değişim baskısına maruz kaldıklarını; bu yüzden de hepimizin atası olan orman may­mununa daha çok benziyor olabileceklerini savunur.
Reklam
Bitti...
Kano ve kadırgalardan buharlı gemilere ve uzay mekiklerine vardık ama kimse nereye gittiğimizi bilmiyor. Her zamankinden daha güçlüyüz ama bunca güçle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Daha da kötüsü, insanlar her zamankinden daha sorumsuz gibiler. Uymamız gereken yegane yasalar fizik yasaları ve kendi kendini yaratmış küçük tanrılar olarak kimseye hesap vermiyoruz. Diğer hayvanları ve etrafımızdaki ekosistemi sürekli mahvediyoruz ve bunun karşılığında sadece kendi konforumuzu ve eğlencemizi düşünüyoruz, üstelik tatmin de olmuyoruz. Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?
Sayfa 408Kitabı okudu
Kano ekolünün "prenslere yönelik" resminin tersine Ukiyo-e, Budist ve Konfüçyüsçü temalara daha az, gündelik hayatlarıyla ilgili olanlara ise daha çok ilgi duyan yeni tüccar ve şehirli sınıfların ihtiyaçlarına cevap verir.
Sayfa 168 - Batı'yı Etkileyen Japon Resmi.
Şehir sokaklarında yürüyen gövden, tepelere ve dağlara tırmanan gövden, sandalyelerde oturan, yataklarda yatan, plajlarda kumlara uzanan, kır yollarında bisiklete binen, ormanlarda, otlaklarda ve çöllerde yürüyen, atletizm pistlerinde koşan, parke döşemelerin üstünde bir yukarı bir aşağı zıplayan, duşun altında duran, ılık su dolu küvetlere giren,
Sayfa 53 - Can YayınlarıKitabı okudu
Beş saatlik kano yolculuğu sonucu akşamüstü Botoke Köyü'ne varıyoruz. Kanolarımız köye yaklaşırken çocukların çığlıklarını ve "Mondela" diye bağırışlarını duyuyoruz. Beyaz insana, "model insan anlamında "Modella" demişler. Bu söz, halk ağzında bozularak "Mondela"ya dönüşmüş. Özellikle çocuklar, arkamızdan hep bu şekilde bağırıyorlar
Sayfa 102 - Kongo'da bir köyKitabı okudu
243 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.